17 Mayıs 2015 Pazar

CİNLER 3-CİN HİKAYELERİ




Çoğumuz görmediği ama varlığına inandığı şeylerden korkar. Bildiğimiz bir şey var ki o da korkuların merak dolu olması. Hepimiz korku ve merak dolu bu hikayeleri dinlemeye bayılırız. Okumaya hazır mısın?


KIBLEDERE OLAYI


Zamanında Kıbledere köyünde define avcısı iki arkadaş define bulmak için cin çağırmışlar ve işbirliği yapmışlar. Defineyi bulmuşlar ve cinleri de hapsetmişler. Bu define avcısı iki arkadaştan biri ailesiyle İstanbul'a gitmiş ve orada kendilerine yeni bir hayat kurmuşlar. Diğeri ise köyde kalmış ve köyün zenginlerinden olmuş. Fakat köydeki adamın kızına kına gecesinde aniden cinler saldırmış ve cin çarpmasına maruz kalmış. Ne yaptılarsa kızı kurtaramamışlar ve çocukluk arkadaşı olan diğer define avcısının  psikiyatrist kızını çağırmışlar. Psikiyatrist arkadaşımız da bitirme tezini görünmeyen varlıklar  cin vs. varlıkların gerçekliği üzerine yapmak istemiş ve arkadaşını kurtarmak için bir hoca bulup arkadaşının yanına gitmiş. Kız, arkadaşını kurtarmak için tıbbın tekniklerini hoca da kendi tekniklerini uygulamış fakat hiçbir sonuç alamamışlar.  Psikkiyatrist kızın ailesi haftalarca kızlarından haber alamayınca merak etmiş ve köye bakmaya karar vermişler. Kızlarıyla ilgili hiçbir ize rastlayamamışlar, cin çarpmasına maruz kalan kızın ablası ve annesini de bulamamışlar. Hocayı da bir kuyuda baygın bir şekilde görmüşler. Cinin musallat olduğu söylenen kız ve ailesinden yoğun polis araştırmalarına rağmen hiç bir haber alınamamıştır. Hala nerede oldukları bilinememektedir. Hoca hayatının geri kalan kısmına akli dengesi bozuk olarak devam etmiştir. Bu konu hakkında kızın ailesi,üniversitesi, araştırmayı yapan polisler, hocanın ailesi ve hoca hiçbir açıklama yapmamışlardır. Bu olay Dabbe 4 filmine de konu olmuştur.


KARADEDELER OLAYI

Bu gazete haberlerinden anlaşılacağı gibi köyün birinde köylüler hava karardıktan sonra dışarıya çıkamadıklarını ve bazı varlıklar gördüğünü söylemişler. O zamanın gazetelerinde bu habere küçük bir bölüm ayrılmış. Bu olayı merak eden genç gazeteci köye gitmiş ve köy halkıyla röportaj yapmış. Bu röportajlarını kameraya kaydetmiş. Fakat kaldığı süre içinde pek de doğa üstü olayla karşılaşmamış. Kamerasını küçük bir çocuğa vermiş ve gördüğü tuhaf gördüğü olayları kaydetmesini istemiş. Gazeteci arkadaşımız da İstanbul'a dönmüş. İstanbul'a döndükten üç gün sonra kapısını jandarmalar çalmış. Köyde kamerasını verdiği çocuğun ailesi de dahil üç hanede yaşayan yedi kişi parçalanarak ölmüş ve genç gazetecinin adının baş harfleri kanla Arapça duvara yazılmış. Genç gazeteci olayların geçtiği köyde kıdemli yüzbaşı tarafından kameraya kaydedilerek sorgulanmış. Sorgusunun ardından bu gazeteci serbest bırakılmış. Birkaç gün sonra gazetecinin ayakkabıları, giysileri, kişisel eşyaları ve not defteri köyün yakınındaki bir ormanlık alanda bulunmuş ama bu genç gazeteci arkadaşımızın ne ölüsü ne de dirisi hiçbir zaman bulunamamış. Bu gazeteciyi sorgulayan yüzbaşı ise bu olaydan bir sene sonra psikolojik rahatsızlıklar yaşamış, eşinden boşanmış ve tedavi olmak üzere İstanbul'a yerleşmiş. Psikolojik bunalımı atlatamadığı için de kafasına sıkarak intihar etmiş. Gazetecinin, çocuğun, yüzbaşının çektiği görüntüler montajlanarak yapılan 'Karadedeler Olayı' filmi de mevcuttur.




 Anlattılan hikayeye göre de adamın biri traktörle köyüne dönerken yolda küçük bir dana görüyor. Köylülerden birinin unuttuğunu düşünerek traktörüne alıp köye doğru götürürken dana çok küçük olduğu için onu sürekli minik anlamına gelen 'gıdık' diye seviyor. Dana bir anda traktörden atlayıp uzun boylu, yapılı bir erkeğe dönüşüyor. Adama 'gördün mü gıdığı?' diyince adam traktörden inip bir yumruk atarak 'sen de gördün mü yiğidi?' diyor. Cin de oradan kaçıp gidiyor. Rivayete göre adam evine geldiğinde deliriyor. Bugün bile adamın cini gördüğü bölgeye Cin Deresi denirmiş.


Rivayete göre yaşlı bir kadın yalnız evinde yatarken bir ara uyanınca yanı başında oturan yaşlı bir adam, ortada eğlenen insanlar, yemek pişiren kadınlar görmüş.
Yanında oturan yaşlı adam ona 'korkma sabah ezanına doğru evi terkedeceğiz.' dedikten sonra ona bir tabak yemek ikram etmiş. Sabaha doğru evi terk ettiklerinde kadın tabaktakilerin soğan kabuğu olduğunu görmüş. Kadının bölgenin en dindar insan olduğu söylenir.


Bitirirken arkadaşımın dedesinin başından geçen olayı anlatmak istiyorum. 
Bu dede komşu köyden kendi köyüne dönerken hafiften arkasına bakınca bir karaltı görüyor. Korkup koşmaya başlıyor. Bir süre dinleniyor. Tekrar arkasına bakıp yine karaltıyı görünce tabi koşmaya devam..En az bir kilometre koşuyor. Artık devam edemeyeceği için boynundaki mendili alıp terini siliyor. Bir de ne görsün o karaltı boynuna astığı mendiliymiş. Adam resmen bir kilometreyi boşuna koşmuş. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder