bolu dağı tüneli etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
bolu dağı tüneli etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Haziran 2017 Perşembe

TÜRKİYE TARİHİNDE BAŞARISIZLIKLA SONUÇLANMIŞ PROJELER




Merhaba dostlar. Size bir şey anlatacağım. 
Bir İnşaat Mühendisliği öğrencisi olarak her zaman ilgimi çekmiş ve beni imrendirmiş bir projeden bahsedeceğim.

MANŞ TÜNELİ !!!
Kısaca anlatıyorum. 1980'lerde başlayıp, 1990'larda bitmiş, 2 ülkeyi birbirine okyanusun altından demiryoluyla bağlayan bir tünel. O gün için de bir mega projeydi bugün içinde. Dünya bazında düşünürsek ben bu mega proje örneklerini çoğaltabilirim. 

Ama bu yazıyı neden yazıyoruz gençler? Şu güzel ülkeye gönlünü veren gençler olarak bu yazıda mühendisinden işçisine, ekonomistinden, siyasetçisine vs. bir bütün olarak altından kalkamadığı projeleri irdeleyeceğiz, eleştireceğiz. Çünkü eleştirmek hakkımız. Biz her şeyin en iyisini hak eden bir milletiz. Türkiye tarihinin en büyük projeleri, oldu bittiye getirilip getirilmediğini veya yeterli etüt çalışması yapılıp yapılmadığını sorgulamamız gerekiyor. Çünkü her kuruşu dolaylı ve ya doğrudan cebimizden çıkıyor. Biz İsveç, Hollanda, İsviçre halkı gibi relax çalışmıyoruz, kazandığımız her kuruşu sonuna kadar hakkediyoruz. İlk örneğimi vererek başlıyorum dostlar.

BOLU DAĞI TÜNELİ !!!
Proje çizimi 3 yıl, yapımı ise 13 yıl sürdü. Proje ve planının 3 yıl sürmesi fazla değil projeye bakılarak. Çünkü ortaya çıkabilecek olası aksilikleri ortadan kaldırabilmek için bunun gerekli olduğu taraftarıyım ama yapımının 13 yıl sürmesi nedir abi? Koskoca Manş Tüneli 7 yılda bitirildi! Demek ki proje çizim aşamasının 3 yılı aldıktan sonra yapımının bu kadar uzun sürmesi, projenin çizim safhasının ‘yan gel Osman’ mantığıyla geçirildiğinin kanıtıdır. Bu proje ülke ekonomisinden yaklaşık olarak 1 Milyar Dolara mal oldu. Bu projeyi baştan ele alacak olursak 80’lere gitmemiz gerekiyor.

1987 yılında ANAP hükümetinin başında olan Merhum Turgut Özal, Ankara-İstanbul yolunu kısaltmak istedi. Çünkü üçer şeritli çift yönlü yol Edirne’den başlayıp İstanbul’u transit geçip Bolu Kaynaşlı’da bitiyordu. Ve Bolu rampaları çıkılıp inilmek zorunda idi. Kış şartlarında uzayan araç kuyruğu da cabası. Yol Gerede’de tekrar otoyola dönüşüyor ve Ankara’ya uzanıyordu. 
Tek engel Bolu Dağı…

Gümüşova ile Gerede arasında otoyol yapılması kararı alındı. 116 kilometrelik yeni yol inşaatı (Viyadük, köprü, tünel otoyol) ihaleye çıktı, İtalyan Astaldi firması kazandı. Yol beş yılda bölüm bölüm trafiğe açıldı. Ancak önemli olan 26 kilometrelik Bolu Dağı Geçişi’ydi. Çünkü dağ yolu uzatıyor, kışın karda-buzda geçit vermiyordu. Proje olmazsa olmazdı artık.

1990’da ek sözleşme ile bu proje de İtalyan bir firma olan Astaldi’ye verildi. Çalışmalar çok yavaş ilerledi. Ayrıca 1999’da Marmara ve Düzce depremi ve sel felaketleri tünelde gecikmelere neden oldu. Çünkü Bakacak Fay hattı, tam altından geçiyordu. Düzce depreminde tünelin betonsuz tarafı çöktü, 32 işçi canını zor kurtardı. Bu olaydan sonra güzergah değiştirildi, Tünel 404 metre kısaltıldı. Hasar gören viyadük ve tünelin bazı kısımları, sigorta şirketinden gelen para ile onarıldı. Proje tamamında 890 Milyon Dolar harcanmış oldu. 

Düşünün devlet bir an işin işinden çıkamayacağını düşünüp ‘Bunu patates deposu mı yapsak?’ diye düşündükleri bile olmuş. Net bir tabirle o kadar para gömülen bir girişimin olmasının yanında imajımızı da zedeleyecek bir hareket olmuş. 2006 yılında bir zafer edası ile açılmıştır.

OSMAN GAZİ KÖPRÜSÜ !!!
Gel gelelim daha yeni biten bu mega projeye. Bolu Dağı Tünelinin maliyeti tartışılırken bu proje, gerek teknolojik gerek ekonomik, gerekse mega proje tecrübesizliği bakımından eski Türkiye’nin imkanlarının doğurmuş olduğu hatalar diyebiliriz. Ama bu proje ‘’Yeni Türkiye’’ döneminde açıldığı ve büyük proje tecrübeleri olan bir ülke için ‘’Nerede hata yapıldı acaba’’ sorusunu yöneltmekten kendimi alıkoyamayacağım. 

Proje 30 Haziran 2016’da açıldı ve bayram günlerinde geçişler ücretsizdi. Devlet ile ihaleyi kazanan firmalar arasında, köprü işletim süresini 22 yıl olarak öngören bir sözleşme imzalanmıştı. Yüklenici firmaya devlet, günde 40 bin araç geçişi garantisi verdi ve geçiş ücreti ilk başta 120 TL olarak belirlendi. (Açılıştan sonra bu geçiş ücreti 90 TL’ye düşürüldü.) Bu ücret miktarı ‘İstanbul’un Bebek semtine bakılarak mı karar verildi’ diye sormazlar mı adama? Geçiş ücretinin bu kadar fazla olması halkı, ‘’yolu uzatırım param cebimde kalır’’ fikrine yöneltti ve açılıştan sonraki 2 haftada tam 100 bin araç geçti. Bu ne demek açıklayayım.

Bu 2 haftada yüklenici firmaya verilen devlet garantisi 640 bin araç. Geçiş hedefine ulaşamayan her gün için devlet, kasasından para ödemek zorunda kaldı. İşleten firmalara devletçe verilen hasılat garantisi 12,7 Milyar Dolar. Bu tutar, kamu borcu içinde görünmüyor. Ancak, potansiyel olarak bütçe ve dolayısıyla kamu borç stokuna ‘Potansiyel borç’ olarak girecek bir kamusal yükümlülük.



Ve acı bilanço!
Yüklenici firmaya 2 hafta için 20 milyon Dolar ödendi. Yanlış söylemedim dimi? Evet 20! Türk Lirası da değil Dolar. Bu garanti  nasıl çıkıyor bizden? Su Faturası, Elektrik Faturası, Katma Değer Vergisi, Zırt vergisi, Zurt Vergisi... Ya da bırak abi vergileri. Bunu anlamak için manavdaki domatesin fiyatına bakmanız yeterli olacaktır. Yani bu köprünün fiyatı asgari ücretle geçinen… pardon geçinemeyen işçi sınıfından da çıkarılacak. Köprüden geçmeyenlerin de ödemek zorunda bırakıldığı tek ülke olarak yine tarihe geçtik dostlar. Hayırlı Olsun! 
Tabi ki bize değil, yüklenici firmaya. Tepe tepe kullansınlar. Madem yapıldı bir kere, biz kullanamıyoruz onlar bari kullansın.

Halkın büyük çoğunluğu, bu geçiş ücretini veto edip yolu uzatmayı tercih edince, bu ücret 65 TL’ye indirildi. Bu ücret uygun mu? Tabi ki hayır. Kötünün iyisi diyebiliriz. Bu gidişle halkın ekonomik durumuna bakılacak olursa devlet, ihaleyi alan firmaya her gün için para ödemek zorunda kalacak ne yazık ki…



HAVALİMANLARI !!!
Zafer Havalimanı: Kütahya’nın Altıntaş ilçesinde bulunur ve Kütahya, Afyon, Uşak illerine hizmet vermesi amacıyla yapılmıştır. Proje, 24 Kasım 2012 tarihinde hizmete girmiştir. Proje yatırım maliyeti 50 Milyon Euro ve 2 milyon yolcu kapasiteli bu havalimanı, Türkiye’nin ilk bölgesel havalimanıdır. Yap-İşlet-Devret modeliyle yapılan bu havalimanında sadece 2 yılda işletmeci firmaya, garanti yolcu farkı ödemesi 10 Milyon Euro’ya ulaştı. Bu konuda son olarak şu bilgiyi de paylaşayım. İşleten firmanın, havalimanını devlete devretme tarihi 21 Mart 2044. Gerisini sizin değerli yorumlarınıza bırakıyorum.
Yine Faturalar kızarmaya başladı ve bu planlamalara bakılırsa alev bile alabilir. Cebinizde taşımayınız :)

Her dönemde 40’lar, 50’ler…90’lar farketmeksizin çoğu mega proje ya yapılamamış ya da yapılmış ama zararına çalışmış. Neden diye sorduğumuzda hepimiz aynı şeyleri söyleyeceğiz. Ciddiyetsizlik. Doğru analizin yapılamaması. Siyasi iktidar boşluğu. Kalifiye elemanın yetersizliği ve 
fazlasıyla sahtecilik.


Dur dur.. Hepimizin bildiği proje olan Köy Enstitüleri, normalde çok gerekli, iyi düşünülmüş bir proje iken, gelen içeriğini değiştirmiş, giden içeriğini değiştirmiş. Biri din için propaganda yaptırmış, diğer gelen dinsizlik propagandası yapmış derken çok gerekli olan bir şey saçma bir şeye dönüşmüş ve mayası bozulmuş. 30’larda başlayan proje 50’li yıllarda feshedilmiş.


Dostlar, bugün sizi bu konuda da bilgilendirmek istedim ve yazımı sonlandırıyorum.

Eleştirin, Az çalışın, çok okuyun…..