film analiz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
film analiz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Kasım 2021 Çarşamba

SEVMEK ZAMANI (1965) FİLM ANALİZ


 

Filmin enfes diyaloğu:

-Aylardan beri gelip neden benim resmime bakıyorsun? Cevap vermicek misin bana? Yoksa gerçeği söylemekten korkuyor musun?

-Öğrenmek istediğini Mustafa söylemiştir sana.

-Ben senin söylemeni istiyorum. Herhalde bana ait olan bir şeyi öğrenmek hakkımdır.

-Hayır. Sana ait bir mesele değil bu. Resminle benim aramdaki bir durum seni ilgilendirmez. Ben senin resmine aşığım.

-İyi ama âşık olduğun resim benim resmim. İşte ben de buradayım söyleyeceklerini dinlemeye geldim.

-Resmin sen değilsin ki. Resmin benim dünyama ait bir şey. Ben seni değil resmini tanıyorum. Belki sen benim bütün güzel düşüncelerimi yıkarsın.

 

Sevmek Zamanı Metin Erksan’ ın yazıp yönettiği 1965 yapımı melodram türündeki filmdir. Klasik türk filmleri gibi bu hikayenin de zengin kız fakir oğlan ilişkisi olarak başladığı görülmektedir.

 Bir kış günü Büyükada’daki evine arkadaşlarıyla kaçamağa gelen Meral adındaki genç kız evde kendilerinden başka birinin olduğunu sezerek sessizce bu kişiyi bulmak için üst kata çıkar. Gördüğü manzara duvarda asılı duran portresine hülyalı bakışlarla dalmış ve sigarasını tüttüren bir adamdır. Hikaye burada başlar. Daha önce görmediği bu adamın adı Halil’dir ve evinin koltuğuna kurulmuş günlük rutini gibi Meral’ in portresini seyretmektedir. Meral gördüğü karşısında şaşırır ama bozuntuya vermez. O da kendi fotoğrafına bakan bu adamdan etkilenmiştir.

Halil boyacılık yapmaktadır ve daha önce de Merallerin evinde boya yapmış ve resmine aşık olmuştur. Halil’in portreye aşık olmasını ve yine filmin sonuna doğru satın aldığı gelinlik giymiş maken ve portreyi salına alıp denize açılması madde fetişçiliği olarak yorumlayabiliriz.

 

Doğu- batı karşıtlığı

Filmde Meral batıyı temsil ederken Halil doğuyu temsil etmektedir. Meral’in babası, sevgilisi Başar da batıyı temsil eden karakterlerdir. Halil ve arkadaşı aynı zamanda udi olan derviş Mustafa ise doğuyu temsil etmektedir.

Meral’in okuduğu kitaplarda, buhranlarından, resmine aşık olan adama aşık olmasından batının dünyasından bunaldığı ve oranın ruhunu doyurmadığı anlaşılmaktadır. Halil ise Meral ona sevgisine karşılık verdiğini söylemek için her gelişinde ondan kaçarak Meral’in resmine sığınmıştır. Dünyevi ve cinsel duyguları kendine ait gördüğü saf aşkıyla bulandırmak istememiştir.

Meral’in babası Halil’e diğer kız babaları gibi değilim diyerek sohbete giriş yapsa da kızının zengin hayata alışık olduğunu yoksul yaşamdan sıkılacağını söyleyerek Halil’in hevesini kırar. Halil’in arkadaşı Mustafa ise sevdasının peşinden gitmesi gerektiğini Halil’e tekrar tekrar söyleyerek arkadaşına cesaret verir.

 

Başar’ ın Meral’ in Halil’ i unutamadığını ve Halil’ le beraber olmak istediğini söylemesi üzerine Başar’ ın birlikte olunca unutursun demesi Batı eğilimli ilişkilerinin duygulardan uzak, cinsel ve dünyevi olduğunu görürüz. Bunların üzerine Meral Başar’ı düğünde terk edip Halil’e gittiğinde, Başar’ın dürbünlü tüfekle ikisini öldürmesi salt sevgiden uzak hırsın ve kibrin göstergesidir.

 

Karşıtlık mekânda da karşımıza çıkmaktadır. Meral ve çevresi yaşamını İstanbul’un apartmanlı lüks çevresinde sürerken Halil ve arkadaşı Büyükada’ da ahşaptan yapılma kulübe tarzı bir evde sürmektedir.

Sonuç itibariyle film karşıtlıklarıyla bize çokça mesaj vermektedir. Sonunda iki aşığın ölmesi kavuşamadılar düşüncesini uyandırsa da birbirlerinin kollarında can vermeleri kavuştuklarını belki de yeni bir yaşamda aşklarını yaşayacaklarını düşündürmektedir.

 

29 Ekim 2021 Cuma

PARAZİT (PARASİTE): FİLM ANALİZ


 2019 yılında çekilen Güney Kore filmi 'Parazit' filmini ele alacağız.

Bu filmi ele alırken belli başlı bir kaç kilit nokta önemli çünkü film zengin ile fakir arasındaki uçurumu anlatmak isterken bu kavramlar üzerinde ilerliyor. Adının parazit olması ise manidar. Başka bir bedene yapışarak ondan beslenen ve zarar veren mikroptur. Parazit. 

Bizde filmde zengin bir aileye parazit olan fakir bir aileyi izledik. Güney Kore'nin Modern yüzünün kara tarafı.


Filmin üzerinde yükseldiği kavramlar ise;

1.Ekonomi

2.Mimari

3.Mitoloji

4.Kibir, açgözlülük ve hırs

Film, iki aile üzerinden yukarıdaki kavramları irdeliyor bunu yaparken de taraf tutmuyor. Filmi incelerken psikolojik veya toplumsal altyapıyı görmek lazım. Nasıl? derseniz. Anlatalım😉

Biri zengin diğeri fakir olan ailelerin kendini tamamlamamış olmaları her şeyin temeli, zengin aile Kore kültürü içinde daha batı tarzı eğitim almanın öyle davranmanın bir hedef  bununla beraber daha olgun bir aile yapısını oluşturduğu düşünürken, fakir olan aile ise paranın gerçek varoluş olduğu fikrini kapılmış durumda. Mantıken film sürrealist yani her ailenin kendi gerçekleri var. Hikaye sonunda bize şunu söylüyor: Hayatın gerçeklerini değil kendi gerçeklerimizi merkeze alırsak sonu felaket olur. 'Yaparsan öyle, çakarlar böyle'😀 mantık bu.


1.Ekonomi

Günümüz Kore'sinde tüm maddi imkanlardan yoksun bir aile diğer tarafta parayı nereye harcayacağını bilmeyen bir aile. Tüm bunlara rağmen sıkıntıda olan aile mutsuz görünmüyor şartlara uyum sağlamış ve her şart altında çözümcü iken zengin aile en küçük sorunu dahi büyütüyor ve çözümsüz. Gelir adaletsizliği her iki taraf içinde kimlik bunalımına dönüşmüş durumda. Fakir taraf için para asıl amaç ve bu onları çıkarcı bir zemine oturtmuş. Zengin aile için para araç fakat bir olmamışlık var, neyin ne kadar sorun olduğu veya olmadığını tartamayacak kadar gerçeklerden kopmuşlar. 

Kısaca, ekonomik olarak aşağı - yukarı imajı.


2. Mimari

Film boyunca yarı bodrum bir evde, şehrin zemininin bile altında yaşamını sürdüren bir aileyi izliyoruz. o kadar aşağı ki yağmur bile basamak inip eve doluyor ve evin ışık alan tek penceresi var. Dibin dibi yani. Yine Zengin evinde kalan hizmetçi ve kocası evin bodrumunda kendilerine bir hayat kurmuşlar. Zengin aile ise sanki evlerini şehrin üstüne kurmuş, tüm güneş eve doğuyormuş gibi. Maddi olarak ekonomik eşitsizlik yerleşimi bile belirleyen bir faktör diyor kurgu bize. Zaten mimari de bugün psikolojik harbin bir unsuru ve tarihte örneği çoktur (Babil gibi...). Yüksek binalar ile bir meydan okuma kültürü vardır. Bugün ülkemizde de gelir adaletsizliği mimari olarak ilçe ilçe fark eder.

Filmin afişi de buna vurgu yapıyor zaten.

Kısacası, Mimari olarak aşağı - yukarı imajı



3. Mitoloji


Bu karakterin elinde tuttuğu taşın adı 'Suseok' Kore mitolojisinde saygınlık ve bilgelik anlamına gelir. Taşı hediye olarak gören baba şans bekliyor uğur bekliyor. Geldik mi 'umut fakirin ekmeği' moduna. Taşın hediye olarak eve gelmesi ile başlayan olay akışı aileye belli bir süre saygınlık kazandırıyor. Filmin suseok ile başlayan şans ivmesi yine onunla bağlantılı olarak bir felaketle sonuçlanıyor. Saygınlığın süistimalini görmüş oluyoruz.

Kısacası, realite ve mitoloji ikilemini fakirin tutunacak mitolojik bir kavram ihtiyacı beliriyor. Realiteden uzak bir hayal.



4.Kibir, açgözlülük ve hırs

Evet geldik filmin gelir farkı üzerinden anlatmak istediği en can alıcı noktaya.

Bu fakir aile zengin aileyi yalanları ile sömürüyor, masum insanları işinden ediyor ilk işe giren Kevin böylece tüm ailesini işe aldırıyor. Açgözlülük.

Kendi gibi çalışan ve maddi olarak zor durumda olan insanları çıkarları için eziyorlar. Onları daha da aşağı evin en alt kısmına sığınağa mahkum ediyorlar. Hırs.

Zengin aile ise tüm sadakat ve hizmete rağmen gerçek bir değer vermiyor. Kibir.


Tüm bu açgözlülük, kibir ve hırsın finalde nasıl bir sonuç doğurduğunu görmüş oluyoruz.

Aynı statüde olup birbirini aşağıya çeken insanların her ikisinin de kaybettiğini,  Kevin'in evi satın alıp babasını kurtarma hayali, sığınaktaki adamın 30 yıldır lamba ışığı ile mesaj vermeye çalışması yoksulların umut arayışını simgeliyor. Çocuğun yaşadığı travma sığınaktaki adamın simgesel dışa vurumunu belirliyor. Toplumun hangi katmanında olursa olsun insanların elindeki ile yetinmemesinin ne derece bir delalet olduğu bunun zengin fakir farkı gözetmediğini gösteriyor. Bir ülkede gelir adaletsizliği tüm ahlaksızlıklara kapı aralıyor. Tüm doyumsuzluklar felaket ile sonuçlanıyor. Ve tüm bunlar kişiliği, mimariyi. toplumsal yapıyı bozuyor.





O kadar Konuştuk tek kelime ile bu film şunu diyor:

Gelir adaletsizliği bir toplumun bir kısmını, yarısı çürümüş bir bedene çevirirken toplumun geriye  kalanını Parazite çevirir.

1 Mayıs 2019 Çarşamba

UPGRADE:FİLM ANALİZ





Yazan ve Yöneten:Leigh Whannell.
Tür:Gerilim,Bilim kurgu.
Yıl:2018




Yakın bir gelecekte geçen bu filmde.
Eron adında genç ve zeki adam, akıllı bir yazılım geliştirir.Yaşadığı dönemin teknolojisine uygun olarak bu yazılımla iletişime geçebileceği bir durumdadır yani bu yazılım konuşur durumdadır.


(eron)



Eron bu yazılımın adını Stem koyar.
Stem bir beyin görevi görecek şekilde tasarlanmıştır.
 Zamanla stem ve eron arasında fikir alış verişi başlar.
Şöyle bir fikirde birleşirler: stem'in  insan vücudunda olması işlevselliğinin boyutunu gösterecektir.
Stem bir plan yapar eron'un arkadaşı olan grey'i felç  bırakıp ona daha iyi bir beyin önermek için gönderecektir.Grey felçli olmaktan da kurtulmuş olacaktı.Hem de Eron yaptığı ürünün kalitesini test etmiş olacaktı.
Stem bu fikirleri öne sürerek Eron'a kabul ettirir.



(grey)

Grey teknolojiden uzak hatta nostaljik arabalara olan düşkünlüğüyle bilinen bir adam aynı zamanda Eron'ın arkadaşı.
Tüm bu bileşenler onu bir av konumuna getirmiş oluyor.



Grey karısı ile beraber son teknoloji arabası ile yolculuk yaparken arabası hacklenir ve kaza yapar.Kaza yapan arabanın yanına gelen bir grup adam Grey'in karısını öldürür ve Grey'i sakat bırakır.Grey artık vücudunu kullanamamaktadır.



İşte film buradan itibaren başlıyor.



Stem Grey'in karısını öldürtme planını ortaya atıp Grey'in karısını öldürünce,Eron için Stem'in fikirleri daha önemli bir hal almış oldu.
Eron Katil olmuştu.Bu işten kurtulması gerekiyordu. Stem'in fikirlerine ihtiyacı vardı artık.

Grey'in sakat bırakılması ise ilerde Grey'i, Stem'in yardımına ve fikirlerine muhtaç bırakacaktı.


Tüm bu olaylardan sonra Stem ve Eron fikir alış verişi yaptılar ve Eron hastanedeki  Grey'e iyi bir telifle gitti.
Teklif şudur:Eron Stem adında bir yazılım geliştirmiştir ve yazılımı küçük bir çip haline getirmiştir.Bu çip Grey'in beyin bölgesine takılırsa beyin işlevi görecektir.Hatta felçli bölgelerin iyileşmesini sağlayacaktır.Yani Grey artık vücudunu kullanabilecektir.
Zaten yıkılmış durumda olan ve teknolojiden uzak olan  Grey bu fikri kabul eder.
Stem'in tüm bu planı yapmasında asıl amaç gerçekleşmiş olur.


Bir parantez açalım burada. biliyoruz beyin vücudumuzun komut merkezidir.vücudumuzda bir bölge hareket edecekse beynimize bir sinyal gider beyin onayladığı taktirde vücudumuzun o bölgesi hareket eder.ki bu 1 saniyenin dahi altında bir sürede gerçekleşir.


Sonuç:

1.Stem Grey'in beyni olmuştur artık. 

2.Stem Eron ile fikir alışverişine devam etmektedir ama hala iplerin büyük çoğunluğu Eron'un elindedir.

(stem)



Stem Grey ile konuşmaya başlar ilk önce buna inanamayan Grey, Stemin intikam duygularını ateşleyici
konuşmalarıyla Grey'i kendine yakınlaştırır.
Zamanla Grey Stem'in yönlendirmesi ve yardımcı olması ile karısını öldüren adamlardan intikam almak için işe koyulur.


Eron bu durum karşısında Grey'i uyarır.Bir katile dönüştüğünü söyler ama Grey uyarılara kulak asmaz ve Eron Grey'i durdurmak için stem'i kapatmak ister.
Durumun farkında olan Stem hemen Grey için bir hacker bulur ve Eron'un  kendini kapatmak istediğini söyler.
Böylece hem intikam almak hem de tekrar sakat kalmak istemeyen Grey hacker'a gider ve Stem'i hacklemesini ister.Böylece Eron ile Stem arasında bağ ve kontrol işi biter.


Sonuç:
1.Stem  Grey'in sahibi olmuş durumdadır.Stem istemediği sürece Grey hareket edemez.
2.Eron artık Stem üzerindeki tüm kontrolü kaybetmiştir.





Ama işler yavaş yavaş değişmeye başlar. Stem artık Grey'e istediğini yaptırmaya başlar. Grey bunu kabul etmediği zaman hareket edemez hale gelir.
Grey'in tüm hareket kabiliyeti Stem'in elindedir.




Stem en baştan planını yapmıştır. Eron dan bağımsız olmak istediği için Eron'u ikna edip kendini başka bir vücuda entegre ettirmiştir.Daha sonra Eron  tüm iletişimleri kopmuştur.
Grey'i seçmiştir çünkü Grey teknolojiden uzak biridir.Kendini hacklettiğinde Grey olayın ciddiyetini anlamayacak biridir.

Stem en başından beri kendi için bir beden istediği için ve tek olmak istediği için.

Grey'i kullanarak yeni bir Stem yapabilecek olan Eron'u öldürür. Grey'i ise bir hayal dünyasına hapseder.

Birini hapishaneye diğerini mezara gönderir yani.Ve artık Stem bir bedenin sahibidir,bir kişiliktir.




Yapay zeka ne yapabilir? ne kadar tehlikelidir? sorusuna verilebilecek düşük bütçeli bir cevaptır Upgrade.




Şu belirterek bitirelim:Konu çok iyi,daha derin işlenebilirdi.




3 Ekim 2018 Çarşamba

TİTANİK(TITANIC):FİLM ANALİZ




-Sen sıcak yatağında yaşlı bir kadın olarak öleceksin Rose. Şimdi değil, burada değil... bana söz ver.




Yukarıdan da anlaşılacağı gibi tam bir dramatik aşk filmi.
Ama tabi ki bu kadarla kalmıyor tüm zamanların en iyi filmlerinden biri olarak gösterilen ve dönemin ödüllerini silip süpüren Titanic.



1900'lü yılların başında dönemin en iyi gemisi olarak inşa edilen Titanic'in  başına geleni artık hepimiz biliyoruz.
Zaten filmde bu gemideki bir aşk hikayesini olay ile iç içe işliyor.



Tüm bunların dışında bizi 1900'lerin başına götüren film, Avrupa'nın toplumsal yapısını,iç dinamiklerini gözler önüne sermesi açısından da çok önemli bir eser.


Yalnızca bir aşk filmi değil😉







Sınıf farkı her ayrıntısına kadar gösterilmiş.
Gemi içerisindeki paylaşılan alanlardan tutunda giyim tarzına tavra kadar her  nokta hassas bir şekilde işlenmiş.

Kazan dairesinde çalışan işçiler, daha az korunaksız  bölmelerde yolculuk eden ucuz biletli yolcular, kültürel farklılıkların eğlence anlayışına yansıma gibi detaylar, hem döneme ışık tutuyor hem hak, hukuk adalet  ve yaşam statüleri hakkında bir portre çiziyor.



Teknolojinin getirdiği gözü karalığı  ve lükse yatırımı hiç saymıyorum. Ki bu geminin batmasının sebeplerinden biri.




Ve geminin batış anında gelişen olaylar: filikalara önce zenginlerin alınması, bu dehşet anında bir annenin korkan çocuklarına kendilerine sıra gelinceye kadar çaresizce hikaye anlatması, müzisyenlerin hala müziğe devam etmesi gibi ayrıntılara bakıldığında tarih ve duygu kokan bir film.



Ki gerçekte filikalara binen yolcular diğer yolcuların çığlığını duymamak için şarkı söyleyip alkışla tempo tutuyorlardı.
Yardım da en son akla gelen  kazan dairesinde ki işçilerdi.
İşte Avrupa medeniyetinin küçük bir minyatürü olan Titanic böyle manzaralara sahne oldu.




Şimdi oturup Titanic filmini dönemin toplumsal, ekonomik ve ahlaki yapısını anlamak için izlediğimizde daha manalı bir film olduğu gerçeği ile karşılaşırız.




Filmi bir kez daha izlemeniz dileği ile 
Hoş çakalın.





11 Mayıs 2018 Cuma

KAN DÖKÜLECEK (THERE WİLL BE BLOOD):FİLM ANALİZ







 2007 yılının en önde gelen filmlerinden biri olmakla beraber son 20 yılın da en iyi filmlerindendir:Kan Dökülecek.(There Will Be Blood)

Upton Sinclair'ın 'oil'!(petrol!) adlı romanından uyarlanmıştır.Fakat çok küçük ayrıntılar dışında romanla pek paralellik göstermez. 


Başarılı yönetmen Paul Thomas Anderson ile usta oyuncu Daniel Day Lewis'i bir araya getiren film 1800'lü yılların sonunda Amerika da şirket sahibi hırslı bir kişilik olan  Daniel Plainview'u konu alır.



Tam olarak burada stop! deyip sizi başka mecralara götüreyim.







Upton Sinclair

Upton Sinclair petrol adlı romanı 1927 yılında yayınladı bu dönem amerikanın süper güç olma yolunda ilk adımlarını attığı bir dönemdi ve ülke tam bir sanayi sahasıydı.Bundaki en büyük pay petrol ve çeliğe aitti.





Ve biri vardı ki petrolün ilerde değerleneceğini ilk fark etmiş ve petrol sahalarını parsellemişti.
John D. Rockefeller

John D. Rockfeller dünyanın ilk milyarderi,mantıken de  en zengin adamı olmuştur. 1850'li yıllardan itibaren petrol işinin peşine düşmüş,Standard  petrol  şirketini(Standard oil company) kurmuştur.Tehdit ve şantaj ile çoğu petrol şirketini  kendi himayesine sokmuştur. Demir yollarını satın almış diğer şirketlerin rekabet gücünü kırmıştır.


İşte bu dönem içerisinde yani 1927 de romancı Upton Sinclair bu adamı göz önünde bulundurarak kaleme aldığı romanında  petrolün getirdiği kazaları,kanı,parayı,itaati ,aç gözlülüğü,daha çok kazanan şirket sahiplerin karşısında daha çok ezilen işçi sınıfını ele alarak sosyal bir sorumluluk adına bu romanı yazmıştır.





Dönelim filme 

Daniel Plainview 


 John D. Rockefeller'ın  minyatürü olarak tasarlanmış bir karakterdir.
Temsil ettiği bu adam ve türevleridir.
Petrolü ilk fark eden bunun peşine her şeye rağmen düşen, hiç bir zorbalıktan ve acımasızlıktan  çekinmeyen kapitalizmin ilk temsilcilerinden.


Plainview "açık görüşlü"anlamı da taşıyan bir soyadıdır,aynı zamanda.



Plainview, filmde Rockefeller tarafında yani standard petrol şirketinin yanında değil,birleşik petrol şirketinin(union oil company) yanında yer alır.
Bununla birlikte filmde Rockefeller şirketine ince bir ayar vardır.




Eli Sunday


Kırsal kesimdeki bağnaz din adamını temsil eder.Fakat sadece temsil ettiği bu değildir.
Plainview nasıl kapitalizmin bir temsilcisiyse  eli de yozlaşmış din anlayışının temsilcisidir.

Her iki karakterde bulunduğu bölgeye bir şeyler vadeder. 

Plainview maddi refahı
Eli manevi refahı

sunar.




SONUÇ:


Kapitalizm kendi ile birlikte dinide yutar.
Her bir yutmada büyüyen kapitalizm dini yenmiştir.
Kendi içinde de yuttukça büyür.



Amerika'nın kan ve petrol üzerine inşa ettiği imparatorluğunun özetidir.
Bu film.


Neden filmin adı 'kan dökülecek ya da kan çıkacak' gibi bir anlama geldiğini soracak arkadaşlar için de şöyle bir açıklama yapalım.


Ana karakter Plainview petrol işine girdiği andan beri kaza ile işçileri öldü, evlatlığı sağır oldu, kendini kardeşi diye tanıtan adamı öldürdü, ve sonunda Eli'yi de öldürdü.
Petrol işi para ve kan getirdi.


Daha büyük açıdan bakacak olursak petrol tüm dünya'ya kan ve gözyaşı getirmiştir ki hala öyledir.


ilk petrol aramalarına başlandığı yılları gösteren film "çıkan petrol değil kan olacak" diyor.


































29 Nisan 2018 Pazar

İHTİYARLARA YER YOK ( NO COUNTRY FOR OLD MEN):FİLM ANALİZ









2007 yapımı Coen kardeşler filmi.

Aynı zamanda  yakın dönemin kült filmlerinden.

İlk anda oturup bu filmi izlediğinizde eğer fazlasıyla filmler ile alakalı veya sinema sanatına yakın bir kişi iseniz filmi zaten beğendiniz. Ama eğer,
 Ya bu film oscar almış, zaten bolca da puan verilmiş deyip açıp izlerseniz.

Bu ne ya böyle, hiç bir şey anlamadım, filmin sonu berbattı ya da filmin bittiğini dahi anlamadım, böyle son mu olur.
harbi bu film neyi anlatıyor? gibi tepki verebilirsiniz.



Filmin Konusu:
Geyik avına çıkan Moss uyuşturucu satıcılarının kanlı çatışmalarından kalan cesetlerle karşılaşır.
Onların paralarını alıp eve döner.
Daha sonra çatışma sırasında ağır yaralanan adama su vermek için geri döndüğünde fark edilmiş olur.
Acımasız ve amaçsız Anton artık onun peşine düşmüştür.



Ne var ki arkadaşlar film bundan çok daha fazlasıdır.

Film  bir sembolizm  üzerine kurulmuştur.


Şerif Bell ile eski şerif yardımcısı Ellis arasında geçen konuşmada Ellis  şerif Bell'e 

"Olacaklara mani olamaz kadere karşı koyamazsın. Bu kibir olur der".

Filmin tam olarak anlattığı bu arkadaşlar.



Sembolik olarak anlatacak olursak.

ANTON
KADER

-Sonsuzdan geliyor ve sonsuza gidiyor.
-Parayı bulmak için kendisini tutan adamları dahi öldürüyor.
-Yoluna çıkan kişinin amacı, konumu belirsizse ona hak tanıyor ve  yazı tura atıyor.Çünkü sadece işini yapıyor.Tarafı yok.Onun için önemli olan bir şey yok.
-Para,hırs,açgözlülük insanların sonunu belirliyor.tüm bu olgular kaderleri oluveriyor.
-Bu yüzden Moss'un peşinde.
-Bu yüzden market sahibine bu para 22 yıldır buraya gelmek için seyahat ediyor diyor.
-Bu yüzden şerif Bell'in karşısına çıkmıyor.
Bu yüzden Carson ve diğer insanları öldürürken yazı tura teklifinde bulunmuyor.Çünkü onlar kendi kaderlerini belirlediler.seçim hakkını kaybettiler.










MOSS
AÇGÖZLÜLÜK VE YERSİZ CESARET

-Parayı alıp kaçıyor yani çalıyor.
-Tüm hayatını para için ipotek ediyor.
-Parayı öncelik olarak görüyor
-Karısının kaderini de şekillendiriyor.






ŞERİF BELL
ADALET VE ADALET ZAFİYETİ

-Sadece yaptığı işin anlamını ve anlamsızlığını düşünüyor.
-Yeteri kadar mücadele etmeyi bırakmış.
-Suçluların peşinde ama kimin gerçek suçlu olduğunu belirleyemeyecek kadar yaşadığı dünyaya uzak.
-Artık insanların bu kadar para düşkünü,hırslı ve açgözlü olduğu bu dünyada adaletin sağlanamayacağı gerçeğini kabullenmeye çalışıyor.
-Sonunda fark ediyor ki kadere karşı oynadığı bu oyunu kazanamayacak bu nedenle yenilmiş gibi hissediyor.






CARSON
KİBİR VE HIRS

-Tek düşündüğü para diğer tüm şeyler onun için arka planda.
-Her şeyi para ile çözebileceğini düşünüyor.
-Parayı bir güç olarak gördüğü için kibirli,parayı aradığı için hırslı.




CARLA
SEVGİ VE APTALLIK


-Moss ile beraber olması
-Hem ona hem paraya karşı sevgisi.
-Sevginin ve paraya hayır diyememenin getirdiği aptallık.





Şimdi dönelim konumuza gençler.

-Ölmesi gereken ölür sebebi  ise zamanı gelmesidir
-Para,hırs,açgözlülük insanı esir edebilir ve kaderiniz olur.
-Kadere rağmen adalet diye bir şey yoktur.
-Adalet kaderin bir parçasıdır.
-Kader bazen adaleti sağlar.








devam edelim abii........







filmin sonunda Anton(kader) bir kaza yapıyor.


işte burada ki kaza bir planın sonu veya değişikliğidir.


Artık başka bir zaman da başka hayatlar da şekil almak için yola koyulur Anton.



Tam da bu yüzden filmin sonunu anlamayan arkadaşlar için söylüyorum tekrar izleyin taşlar yerine oturacaktır.