ziştovi anlaşması etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ziştovi anlaşması etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Haziran 2017 Çarşamba

OSMANLI TARİHİNİN EN ACIMASIZ TAHT SAVAŞI: III.SELİM DÖNEMİ -2.PART

2.Part'la Merhabalar..

III.Selim'in yirmi senelik saltanatından sonra yaptığı devrimleri bazı geri kafalıların anlayamayıp isyana kalkışması, Selim'i Osmanlı'nın son dönemdeki padişahlarının hazin sonundan farksız bir sona doğru götürdü ne yazık ki..


(Nizam-ı Cedit Ordusu)

Selim, Nizamı Cedit'i kurması halinde yeniçerilerin kendisine karşı ayaklanarak tahtını sallayacağını hayatının garanti bile olamayacağını kendisi de biliyordur sanırım. Fakat Devletin çıkarları, kendi canından daha ağır basıyordu.

Bu yeni orduyu hazmedemeyen III.Selim'e muhalefet yeniçeriler, Kabakçı Mustafa etrafında toplanarak isyan çıkarmışlardı.
Gelin bu isyanın kim veya kimler tarafından organize edilmiş olabileceğine bakalım...

III.Selim, Osmanlıya yenilikleriyle adeta can suyu vermişti.
13 Aralık 1806'da Osmanlı himayesinde bulunan Sırpların isyanı, 1807'de Ruslara savaş ilanı ve İngilizlerin İskenderiye'yi işgali, Osmanlı Devleti'ndeki canlanmaya yönelik gelişmelerdi. 
1807'de Osmanlı, Ruslara savaş ilan etmişti. 

Ayrıca Akka mağlubiyetini unutamayan Fransızlar, Kendilerinin İstanbul Sefiri Sebastiani'nin teşviki ve Selanikli Sedaret Kaymakamı Köse Musa'nın tahrikleriyle asiler ayaklanmaya hazır hale getirildiler. 

--Padişah taraftarı görünüp asilerin ayaklanmasına zemin oluşturan Köse Musa'yı kısacık tanıyalım.
Köse Mustafa, tahsilat işlerindeki başarısı nedeniyle Trablusşam Valisi olmuş fakat rüşvet yediği gerekçesiyle Kıbrıs'a sürgün edilmiştir. 
Bir süre sonra affedilerek saraya vezir olarak alındı. Selanik ve Mısır Valiliklerinde bulundu ve iki defa Rikabi Hümayün Kaymakamlığı (Sefere çıkan Vezirin yerine vekillik eden) yaptı. Nizamı Cedit taraftarı gibi görüntü vermiş fakat durum tam tersidir.--

Karadeniz tabyalarındaki yeniçeriler ve yamaklar, gizlice Nizamı Cedit ordusundaki modern techizatlı ve talimli askerlere karşı kışkırtıldılar. 
Büyükdere çayırı mevkiinde toplanan asiler, Kabakçı Mustafa'yı kendilerine lider seçtiler. Bunun üzerine isyan genişledi ve 500 kadar asi, İstanbul'a yürüdü.

Levent Çiftliği'ndeki bir tabur Nizamı Cedit ordusu asileri durdurmaya yetecekken, Köse Musa Nizamı Cedit taburunun harekatını durdurdu. 
Bütün bu gelişmeler yaşanırken III.Selim şu cümleleri söyledi: ''Bu işlere sebep, benim yumuşak huylu olmamdır'' demiş ve Köse Musa'nın bu isyanı bastıracağını düşünerek Nizamı Cedit ordusunun kaldırılması fermanını çıkarmıştır. 

Bu fermanın ardından Köse Musa, Selim aleyhinde harekete geçti. Çardak ve Unkapanı'nda asiler yeniçerilerle birleşip Nizamı Cedit taraftarı devlet adamlarını katlettiler. 

Bununla yetinmeyip III.Selim'i tahtan indirip yerine amcasının oğlu IV.Mustafa'yı getirdiler. Selim ise Refet Kadın ve iki cariyesiyle haremin bir köşesine hapsedildi. Selim, tahttan indirildikten sonra bir yıl daha yaşadı.

Bu sırada III.Selim'in tahttan indirildiğini duyan, Rusçuk'tan Rusçuk Ayanı sıfatıyla 15.000 askerle gelen Alemdar Paşa ilk olarak Kabakçı Mustafa'yı evinde basarak infaz etti ve  Selim'i tekrar tahta çıkarmak için ordusuyla saray kapılarına kadar geldi. 


(Alemdar Mustafa Paşa)

Bunun üzerine Padişah IV.Mustafa, mevcut iki rakibini yani Selim ve Mahmut'u ortadan kaldırmam lazım diye düşündü. 
Alemdar Paşa saraya girmek için her yolu denedi. Saray bahçesine girmiş olan Alemdar Paşa askerleri, ''Selim'i İsteriz'' diye haykırıyordu. 

Akağalar kapısı kapatılmış, Alemdar Paşa saray kapılarını yumrukluyordu.  Saray o gün ana baba gününü yaşadı. Alemdar Paşanın ilerleyişini gören Selim karşıtları, Selim'in kaldığı dehlize doğru hücum etmiş. 

Bu sırada Selim olan bitenden habersiz. Sarayın esrarengiz dehlizleri kadın çığlıkları ve kılıç şakırtılarıyla yankılanıyordu. Ve  IV.Mustafa'nın gönderdiği cellatlar zindan kapısına ulaştı ve içeri girdiler.

Selim ''Cellat mısınız?'' diye sordu. 
Nezir Ağa ise ''Fitne hep sizin başınızın altından kopuyor'' demesi üzerine 
Selim: ''Haydi ne durursunuz!!'' diye haykırdı. Pakize, celladın ayaklarına kapanmış 
''Kıymayın efendimize!!'' diye yalvarırken Refet kadın bayıldı. 

Selim kelime-i şehadet getirdiği sırada cellat başına bir kılıç darbesiyle yüzünden kopan bir parçayla yere yığıldı. (28 Temmuz 1808)

Bu cinayet, Topkapı Sarayının görmüş olduğu en vahşi, en korkutucu olanıdır. Osmanlıda infaz edilen padişahlar devlete hizmeti olduğu gerekçesiyle bu zamana kadar hep boğularak öldürülmüş fakat ilk defa bir padişahın bütün odayı kaplayan kanıyla acımasızca katledilmiştir.

Cellatlar, Selimin cesedini bir hasıra sararak Arz Odasına kadar sürükleyip kapı önünde bırakmıştır. 


(Arz Odası Kapısı)

Saray kapısını baltalarla kıran Alemdar Paşa ve askerleri, Selim'in cesediyle karşılaştı. Kabakçı Mustafa'nın adamları II.Mahmut'u öldürmesin diye Alemdar Paşa uyarıldı. 
IV.Mustafa'nın adamları o sırada çatıda saklanan II.Mahmut'u infaz etmeye çalışırken, Alemdar Paşanın adamları yetişti ve II.Mahmut kurtarıldı. 

Alemdar Paşa Şehzade Mahmut'u (II.Mahmut) yeni padişah ilan etti. 


(Sultan II.Mahmut)

IV.Mustafa ve Alemdar Paşa'nın yüzüne karşı ağız dolusu küfürler eden annesi zindana atıldı. 

Selim'in cesedi üzerinde hüngür hüngür ağlayan Alemdar Mustafa Paşa sadrazam oldu.
Biyolojik sebepler dolayısıyla ömrü boyunca hiç çocuğu olmamış III.Selim, geride sadece çizdiği tablolarını, ustaca yazdığı şiirlerini ve tarihin en acımasız katlini tarihe not aldırdı. 

Sadrazam olan Alemdar Paşa, III.Selim'in katledilmesinde uzaktan yakından ilgisi olan herkesin boynunu vurdurdu.

Bir süre sonra İstanbul'un eğlence ortamına kendini kaptırdığı söylenir. Hayatı savaşlarda geçen Alemdar Paşa çalgı-çengiyle safa sürmeye başladı. Sadrazamlığı döneminde yandaşlarının bazı yağmalara karışarak halkın ona olan güvenini iyice sarstı. Bu durum yeniçerilerin isyanına davetiye çıkarmıştır.

Aradan daha üç buçuk ay geçmişken Alemdar Mustafa Paşa, tedbiri elden bırakmak ve yeniçeri tehlikesini küçümsemek gibi iki önemli hata yaptı ve Alemdar Vakası olarak tarihe geçen olayda (Kasım 1808) isyan patlak verdi. 

--Nizamı Cedit ordusunu yeniden kurdurup, yeniçerilerin arasında yolsuzluk tespiti yaptırması, düşmanlığını kazanmasına yardımcı olmuştu zaten-- 
Alemdar, kuşatılan köşkünde mahsur kaldı. Bunlar sadece isyana ortam hazırlıyordu. Asıl sebebi ise, yeniçerilerin IV.Mustafa'yı tekrar tahta çıkarmak istemesidir. 
Padişahtan yardım gelmesini umduğu yardımın gelmeyeceğini düşünerek cephaneliği ateşe verdi ve hem kendini hem de isyancıların bir kısmını patlattı. 



Bu büyük patlamada içeri girmeye çalışan 1000 kadar yeniçeriden yaklaşık 600'ü kadarıyla beraber hayatını kaybetti. Bazı kaynaklarda 800 yeniçerinin öldüğü söylenmektedir.

Ölüsünü bulan hayatta kalan yeniçeriler, İstanbul'da sokak sokak dolaştırdı. Daha sonra parçalayıp Yedikule dışındaki bir kuyuya attılar. 
((Alemdar Paşa'nın kemikleri 1911 yılında oradan çıkarılarak Ayasofya'nın karşısında bulunan Zeynep Sultan Camii avlusundaki türbeye gömüldü.))

II.Mahmut, bu isyandan sonra daha fazla bekleyemezdi ve IV.Mustafa'nın infaz emrini çıkardı. 
17 Kasım 1808'de Kadı Abdurrahman Paşa ve Bostancıbaşı, yanına birkaç cellat daha alarak şimşirliğe bakan bugün yıkılmış olan daireye girdiler ve IV.Mustafa'nın belindeki şalı çıkarıp boynuna dolayıp boğarak öldürdüler.


Yaaa..Eden bulur.. III.Selim'e verdiği emrin aynısını kendisi de yaşamıştır.

Belki de yenilikleriyle Osmanlıyı tekrar canlandıracak bir padişah, bu isyancıların yüzünden katlediliyor.

Belki de Osmanlı'yı yıkan, teknolojiyi takip edememesi değil de teknolojiyi Osmanlı'ya uyarlamaya çalışan padişahların birer birer öldürülmesidir..
Görüşmek üzere...

Eleştirin, Az çalışın çok okuyun...

20 Haziran 2017 Salı

OSMANLI TARİHİNİN EN ACIMASIZ TAHT SAVAŞI: III.SELİM DÖNEMİ

Merhaba Dostlar.
Bu yazımda size, Osmanlı tarihinin en acımasız dönemini anlatmaya çalışacağım.

Yenilikleri geleneklerle buluşturmaya çalışan ve bunun karşılığı olarak darbenin kılıcından nasibini alan devrimci padişah 
SULTAN III.SELİM...



Yavuz Sultan Selim dönemi veya diğer padişahlar döneminde yaşanan taht kavgalarına benzemeyen bir dönem geçiren III.Selim'in, nasıl ihanete uğradığını konu alan yazıma, sizi biraz geriye götürerek başlıyorum.

. Babası Sultan III.Mustafa, annesi Mihrişah Sultandır.
Baba III.Mustafa'nın önceleri hiç çocuğu olmamıştı ve nihayet önce Nibetullah Sultan, iki sene sonra ise ikinci kızı Şah sultan dünyaya geldi. 
Baba III.Mustafa, varisinin olmayacağını düşünerek endişeleniyordu ki, eşi Mihrişah Sultan ona Selim'i müjdeledi.
III.Selim, 24 Aralık 1761 yılında dünyaya gelmiştir.

Baba III.Mustafa, kahinlere inanan bir padişahtır ve Selim doğunca kahinlerin, Selim'in eşsiz bir padişah olacağını söylemesi üzerine büyük bir sevince kapılmış ve 7 gün 7 gece şenlik yapılmasını emretmiştir. 
O gün Padişah, havuz başına gelmiş ve Enderunlulara 
(kısaca: devlet adamı yetiştiren okul) altınlar saçmıştır. Yedi gün sonra hazineden tarihi bir altın beşik çıkarılıp hareme getirilmiş ve Şehzade Selim bu beşiğe yatırılmıştır.



Şehzade III.Selim, hep böyle coşkulu bir havayla büyüyor ve sarayda çok güzel bir eğitimden geçirilerek yetiştiriliyordu. 

Sultan III.Mustafa, kendisinden sonra padişahlığa, oğlu III.Selim'in getirilmesini istiyordu fakat kardeşi yani III.Selim'in amcası olan I.Abdülhamit tahta geçti. Amca I.Abdülhamit, Selim'i saraydan uzak tutmamış, aksine hep göz önünde bulunduruyor ancak eğitimine önem veriyordu.

Sultan Selim, şiire yani edebiyata çok yatkındı, Arapça ve Farsça dillerini çok iyi konuşuyordu. İyi bir devlet adamı, yenlikçi, açık fikirli olduğu fakat devleti zaafa uğratacak kadar yumuşak kalpli olduğu söylenir.

Selim'in amcası padişah I.Abdülhamit, 7 Nisan 1789 yılında beyin kanamasından hayata gözlerini yumdu ve tahta III.Selim geçti.
Selim padişah olunca halk ona büyük ümitler bağladı ve Osmanlı'nın eski zamanlardaki ihtişamına kavuşturacağını düşünüyordu. 
(III.Selim'in tahta geçtiği yılda Fransız İhtilali patlak vermiştir)

III.Selim tahta geçer geçmez devletin ileri gelenlerini topladı ve mali ve askeri alandaki bozuklukların düzeltilmesini istedi ve tasarrufa yöneldi. 
O dönemde Osmanlı, Avusturya ve Rusya ile savaş halindeydi. İlk işi savaşları Osmanlı Devletin uzaklaştırıp barış imzalamak ve düşündüğü yenilikleri uygulamaya başlamaktı. Çünkü devletin her tarafından fitne akıyordu ve yeniçeriler istediği gibi at koşturuyordu. Savaşları sona erdirmek için Avrupa devletlerinin arabuluculuklarını da kabul etti.

11 Temmuz 1789 yılında İsveç ile barış anlaşması yapıldı fakat tam olarak yararlanılamadı. Bu arada Osmanlı devleti, Avusturya ile savaşında, Fokşan Kasabasında ağır bir yenilgi aldı ve Osmanlı Komutanları geri çekilme kararı aldı. 

Avusturya ile yapılan ikinci bir savaşta da yenilince Avusturyalılar Bükreş'e girerek Osmanlı'yı anlaşmaya zorladı. İç işlerindeki karışıklıkları da göz önünde bulunduran III.Selim, anlaşma isteğini kabul etmek zorunda kaldı ve 4 Ağustos 1791 yılında  Ziştovi Anlaşması imzalandı. 

III.Selim, Rusları aklından hiç çıkarmıyor, Rusların elinde bulunan Kırım'ı alma hesapları yapıyordu. 
Çünkü İstanbul için önemli bir jeopolitik konuma sahipti ve olası gelecek tehditlere karşı bir set olacaktı. 
Bu sebeple savaşı sürdürüyordu. Karadeniz'de sürdürülen donanma savaşlarını Osmanlı devleti kazandı fakat karada durum pek iç açıcı görünmüyordu. 

1790'da Kili, İsmail, Tolçu ve İsakçı Rusların eline geçti. Yapılan sadrazam değişiklikleri de bu durumlara engel olamadı. Mali sıkıntılar da ordunun ihtiyaçlarını karşılamaya yetmeyince Ruslar, cephelerde önemli ilerlemeler gerçekleştirdi. 
Hatta Kafkas cephesinde Canikli Ali Paşa Ruslara teslim oldu. 

Avrupalı Devletlerin arabuluculuğunda Ruslarla Osmanlı Devleti, 10 Ocak 1792 yılında Yaş Anlaşması imzaladı. Bu anlaşmayla Avrupa ve Kafkaslarda o zamanın Rus-Osmanlı sınırları belirlendi. 


Artık savaşı anlaşmalarla durduran III.Selim, şehzadeliğinde kararlaştırdığı ıslahatları yapmanın tam zamanı olduğunu düşündü ve birçok devlet adamı ve uzmanlardan görüş istedi. 

Nizam-ı Cedit(Yeni Usül Asker) adında yeni bir ordu kurdu (24 Şubat 1793) ve kışlalar yaptırarak çalışmalara başladı. İradı Cedit adında Defterdarlık(Maliye) kurarak para havuzu oluşturdu ve Nizamı Cedit'e kaynak oluşturdu. 
Nizamı Cedit örgütünün eğitim-öğretim işlerini de Avrupadan getirttiği yabancı subaylara verdi.
Sadece Nizamı Ceditle yetinmeyip Paris, Londra, Viyana ve Berlin'de elçilikler açtı.
Fransızca, Osmanlı Devleti'nin ilk yabancı dili olarak kabul edildi.
Teknik eserler Osmanlı Türkçesine çevrilerek eğitimde kalite arttırıldı.
Humbaracı ve topçu ocakları modernleştirildi. Osmanlı donanmasının ve tımar sisteminin yenilenmesi için kararnameler çıkardı. 
Deniz kuvvetlerinin ihtiyaçlarını karşılama amacıyla Haliç'te Mühendishane-i Bahrii Hümayün adında okul açtı.


Bu arada Anadolu ve Rumeli'de karışıklıklar devam ediyordu fakat Rumeli'deki olaylar daha da büyüktü. Çünkü Tepedelenli Ali Paşa, Vidin'de Pazvandoğlu Osman Paşa, Rusçuk'ta Tirsiniklioğlu ve Silistre'de de Yıllıkoğlu Süleyman gibi ağalar isyan ve ayaklanmalar çıkarıyordu. 

Fransız ihtilaliyle doğan milliyetçilik akımıyla Osmanlı Devletinde bazı uluslar, bağımsızlıklarını kazanma yolları arıyordu.

Bu olayları da fırsat bilen Sırplar ve Karadağlılar, bağımsızlık girişimlerine başlayınca işin içinden çıkılamaz hale geldi. Bir de Fransa, bütün bu durumları fırsat bilerek Mısır'ı işgal etti. 

Fransa ordusunun başında ise ünlü komutan
Napolyon Bonapart vardı. 



Bir de Suriye'ye kadar gelince III.Selim, Nizamı Cedit ordusunu çıkararak Cezzar Ahmet Paşa komutanlığında Napolyan'a karşı göndererek, Suriye Akka'da Napolyon'a ağır bir yenilgi tattırdı. Bu, Napolyon'un ilk yenilgisi olmuştur. Bu yenilgiden sonra Napolyon, Mısır'ı boşaltmak zorunda kaldı.

Düşünün. Yeniçerilerin sizi öldüreceğini göze alarak, orduda devrim yapıyor ve bir düzen kuruyorsunuz. O yeni ordu, Suriye'ye kadar giderek ünlü komutan Napolyon Bonapart'a ağır bir yenilgi hediye ederek arkasına baka baka gönderiyor. 
Devrim Budur..

2. Part'ta görüşmek üzere dostlar..