havacılık ve uzay araştırma derneği etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
havacılık ve uzay araştırma derneği etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Temmuz 2017 Cumartesi

İLK TÜRK FÜZESİ MARMARA-1 VE MUCİDİ KİRKOR DİVARCI

Merhaba Dostlar..
Kurtuluş savaşında, Dünyayı dize getirmiş bir milletin torunlarıyız. Peki bunlarla övünüp övünüp oturacak mıyız? 
Hepimizin, bu güzel ülkenin kalkınması ve gelişmesi için bir çaba içerisinde olması gerekmekte. Sürekli ''Gelişmemiz lazım yaa'' falan deyip durmakla olmuyor. Geçmişimizi örnek alıp geleceğe öyle adım atmamız gerekiyor. 
Durun..
Çok fazla geçmişe de gitmemize gerek yok. 
Size bir çabanın hikayesini anlatacağım.

Rusların Sputnik adında bir füzeyi 1957'de uzaya göndermesiyle, Türkiye'de bazı gençler arasında bir füze hevesi ve bunun sonucunda füze seferberliği başlamıştır. 
1959'da Bandırma Şehit Mehmet Gönenç Lisesi öğrencileri eşi benzeri görülmemiş bir klüp kurar. 
Bandırma Füze Klübü..



Füze klübünün ilk kurucuları; Güngör Sezer, Aytuğ Sayıner ve Osman Caran. Daha sonra Atilla Yedikardeşler ve Adnan Zambak da aralarına katılmıştır. Bunlar daha lise öğrencileri..

Kısa süre sonra klüp, Bandırma Havacılık ve Uzay Araştırma Derneği olarak resmiyette bağımsızlığını ilan eder.
Zamanla füze klübüne katılım giderek artar ve o katılanlar arasında Ermeni asıllı Türk vatandaşı Kirkor Divarci de vardır.


(Kirkor Divarcı)

Kirkor Divarci'nin katılımıyla dernek, füze tasarlayabilecek bir teknik yeterliliğe sahip oldu. En azından başlangıç için.

Divarci nişanlı olup, evlenmek için biriktirdiği 400 lirayı bu projeye gözünü kırpmadan yatırdı. Belki de derneğin, böylesine gözü kara bir mucitteki inanca ihtiyacı vardı ki denemeler başladı..

10 Ekim 1959'da ilk füze tasarlandı ve yapıldı. Deneme atışında 3 kiloluk füze başarıyla fırlatıldı fakat 40 metre yüksekliğe çıktıktan sonra denize düştü. Bu durum toplumun bir kesiminde alay konusu bir kesiminde ise taktirle karşılandı. Maddi imkansızlıklarla boğuşan dernek üyeleri bunlara aldırmadan çalışmalarına devam etti.
Denemeler devam ediyordu ve bir başarısız fırlatmanın ardından artık medyada alay edici gazete manşetleri atılıyordu. Bazı kesimlerde ise ''Böyle saçma şeylerle uğraşılır mı?'' diye aşağılayıcı sözler sarfediliyordu.
Cumhuriyet Gazetesi yazarı Cevat Fehmi Başkurt yazısında şu alaycı cümlelere yer verdi.
''Gençler darılmasınlar. Bizlere hak versinler. Onlar başka dünyalarda yaşıyorlar. Halbuki biz, daha bu dünyadaki meselelerimizi halledemedik. Durun bakalım, parti kavgaları bitsin. Cezayir meselesi sona ersin. Kıbrıs'ta Cumhuriyet ilan edilsin. Seçimler yapılsın. Kongreler tamamlansın. Elbet füzelere de sıra gelir''

--Dostlar.. Aradan yıllar geçti. Ne parti kavgaları bitti, ne de Kıbrıs sorunu sona erdi. Aksine dünyaya savaş hakim oldu ve 3. Dünya Savaşını yaşamaktayız. Bu zihniyetle değil füze, el arabası bile yapılmaz..--

Derneğin çalışmaları konuya uzak kişilerce alay edilip manşetler atılsa da destek verenlerde oldu. 

Bunlardan birisi olan Kenan Kurtkaya şu sözleriyle tarihe not düştü: 
'' Sene 1959..Bandırma'dayız. Sakal ve bıyıkları yeni terlemeye başlayan genç, önündeki kağıtlara eğilmiş, mütemadiyen çiziyor, şekiller yapıyor, bir eli başında hesaplıyor, esmer esmer düşünüyor. Fakat teşvik ve yardıma bu çevre tarafından, alayla karşılandılar. Alay edip peşlerinden güldüler. Günlerini, evet en mesut gamsız günlerini, memleketleri için ilim için harcayan bu gençler ne acı ve ne garip bir tecelli ile karşılandılar. Sayın Türk büyükleri; yaratıcı idealistlerin bu çırpınan başarılarına yardım edelim. Bu küçümsenmeyecek bir olaydır.'' 



1960'da üçüncü füze denemesi 750 metre yüksekliğe çıkarmayı başardılar.
Bu haber ülke sınırlarını aştı ve yabancı medyalarda geniş yer buldu.



Bu olayın ardından isim değişikliğine gidildi ve artık Bandırma Havacılık ve Roket Klübü olarak adını söz ettirmeye başladı.
Bir süre başarısız denemeler yapan klüp, son denemesinde 300 metre yüksekliğe çıkan füzesiyle güven tazeledi ve yollarına emin adımlarla devam etti.

24 Mayıs 1962'de Klübün Ankara şubesi açıldı. Artık Türk Silahlı Kuvvetleri, bu klübün çalışmalarını yakından takip etmeye başladı. 
Kirkor Divarci'nin tasarladığı, İstanbul Teknik Üniversitesi onayı aldığı ve TSK'nın desteğiyle Marmara-1 adını verdiği 1 metre 33 cm, 1,5 kilogram boyutlarında olan füze, Zafer bayramında fırlatıldı. 

Evleneceği parayı kimsenin lafına bakmadan yatırdığı bu projenin verdiği ürün olan Marmara-1, gökyüzünde süzülüyordu. Yaklaşık 1 kilometre yüksekliğe çıktıktan sonra parçalanıp alev alması ve 200 metre uzağa düşmesi sonucu ot ve çalılıklardan oluşan 5 dönümlük arazinin yanmasına neden oldu.


Bu olay, mucitleri yine de pes ettirmedi ve çalışmalarına devam kararı aldılar. Ancak medyanın bazı kesimleri, alaycı yazılarını yazmaya devam ediyordu.

1 Eylül 1962'de Erol Dallı, kaleme aldığı bir yazıda şu satırlara yer verdi:
''Bandırma'nın yarısı füze klübü üyeleriyle alay ediyor. Onları nerede görseler 'Ne haber füzeciler? Ay'a hanginiz gidiyorsunuz?', 'Füzeci ağabey! Sakın cebinde patlamasın!', 'Gazoza bak. Senin füzenden iyi patlar' gibi sözlerle alay ediyorlar''
Erol Dallı bu yazısını yazarak aslında kendisi de alay etmiştir..





Marmara-1'in ardından Marmara-2 isimli füze yapıldı ve fırlatıldı. Füze o kadar hızlı kalkış yaptı ki, gözlem kuleleri bile takip edemedi ve gökyüzünde kayboldu, daha da izine rastlanmadı. 
Bu füzeyi Hürriyet-1 ve Hürriyet-2 füzelerinin üretimi takip etti. 



Marmara-3 füzesinin bazı nedenlerden dolayı başarısızlığa uğramasından sonra Marmara-4 yapıldı ve 
tam 5415 metreye kadar çıktı ve paraşütle güvenli bir şekilde indirildi. 
Atılan diğer füzeler indikten sonra korkunç bir şekilde patladı.

 Marmara-4 füzesinin başarısını TSK'ya mensup subaylar, Kirkor Divarcı'yı tebrik etti. 



Kirkor Divarcı'nın başarısı gazete manşetlerinde geniş yer buldu...



Marmara-1 füzesinin ulaşmış olduğu başarı, bu füzenin askeri alanda da kullanılmasının önünü açmıştı.
İşteee...
Orada bazı odaklar devreye girdi. Füze projelerinin dökümleri Kirkor Divarci'nin evinde tutuluyordu ve esrarengiz bir biçimde Divarci'nin evinde yangın çıktı, tüm füze dökümanları kül oldu..
Araştırmalar sonucunda yangının çıkış sebebi belirlenemedi...
Ve ya belirlenmedi...
Bu yangından sonra Divarci'nin morali alt üst oldu, bütün çabalarının boşa gitmesi onu mahvetti ve bir daha başlamamak üzere kendisi füze çalışmalarına son verdiğini açıkladı..
Böylesine hırslı bir mucidin bu kararı bazı odakların, yangından sonra bu kararı almasında etkin rol oynadığı aşikardır. 
Ayrıca tüm kabahati dış güçlere bağlamak biraz da yanlış olsa gerek. 
Bırak destek vermeyi, alaycı tavırlarıyla bu büyük başarıya engel olmak isteyen o kadar insan vardı ki.. 
Bunlar, bu projeye sahip çıkmanın bir vatan borcu olduğu bilincini kavrayamayan insan topluluğu..
Maalesef...

1962'de böylesine büyük bir başarıyı yakalayan bir ekibin kurmuş olduğu klüp, adını Havacılık ve Uzay Araştırma Derneği (HUZAD) adı altında faaliyetlerine devam etti ve günümüzde de hala bu resmi topluluk mevcuttur.
Sirius, Vega ve hayata geçirilen 300 km menzilli Ata-1 roketi gibi kayda değer projelere imza atılsa da, başladığı ilk 4 yıldaki gibi müthiş mesafe kaydeden füze çalışmalarına aynı hızda devam edilememiştir. Yani, Kirkor Divarcı'nın bu projeden el etek çekmesiyle proje öksüz kalmıştır.
1970'li yıllarda terör olayları tırmanınca teröristlerin derneğe sızarak proje çalışmalarını kendi sinsi emellerine alet etmemesi için dernek çalışmaları bir süreliğine durdurulur, paraşüt,planör ve model uçak çalışmaları hız kazanır. 


Açıkladığım gibi..
Kirkor Divarcı gibi büyük bir mucidin nasıl saf dışı bırakıldığını ve ona ve ekibine o dönemde nasıl kara propaganda yapıldığını belirmek için Devrim Arabaları filminden alıntı yaparak yazımı sonlandırıyorum.

Bu ülkede hiçbir başarı cezasız kalmaz...

Görüşmek Üzere...