29 Nisan 2018 Pazar

İHTİYARLARA YER YOK ( NO COUNTRY FOR OLD MEN):FİLM ANALİZ









2007 yapımı Coen kardeşler filmi.

Aynı zamanda  yakın dönemin kült filmlerinden.

İlk anda oturup bu filmi izlediğinizde eğer fazlasıyla filmler ile alakalı veya sinema sanatına yakın bir kişi iseniz filmi zaten beğendiniz. Ama eğer,
 Ya bu film oscar almış, zaten bolca da puan verilmiş deyip açıp izlerseniz.

Bu ne ya böyle, hiç bir şey anlamadım, filmin sonu berbattı ya da filmin bittiğini dahi anlamadım, böyle son mu olur.
harbi bu film neyi anlatıyor? gibi tepki verebilirsiniz.



Filmin Konusu:
Geyik avına çıkan Moss uyuşturucu satıcılarının kanlı çatışmalarından kalan cesetlerle karşılaşır.
Onların paralarını alıp eve döner.
Daha sonra çatışma sırasında ağır yaralanan adama su vermek için geri döndüğünde fark edilmiş olur.
Acımasız ve amaçsız Anton artık onun peşine düşmüştür.



Ne var ki arkadaşlar film bundan çok daha fazlasıdır.

Film  bir sembolizm  üzerine kurulmuştur.


Şerif Bell ile eski şerif yardımcısı Ellis arasında geçen konuşmada Ellis  şerif Bell'e 

"Olacaklara mani olamaz kadere karşı koyamazsın. Bu kibir olur der".

Filmin tam olarak anlattığı bu arkadaşlar.



Sembolik olarak anlatacak olursak.

ANTON
KADER

-Sonsuzdan geliyor ve sonsuza gidiyor.
-Parayı bulmak için kendisini tutan adamları dahi öldürüyor.
-Yoluna çıkan kişinin amacı, konumu belirsizse ona hak tanıyor ve  yazı tura atıyor.Çünkü sadece işini yapıyor.Tarafı yok.Onun için önemli olan bir şey yok.
-Para,hırs,açgözlülük insanların sonunu belirliyor.tüm bu olgular kaderleri oluveriyor.
-Bu yüzden Moss'un peşinde.
-Bu yüzden market sahibine bu para 22 yıldır buraya gelmek için seyahat ediyor diyor.
-Bu yüzden şerif Bell'in karşısına çıkmıyor.
Bu yüzden Carson ve diğer insanları öldürürken yazı tura teklifinde bulunmuyor.Çünkü onlar kendi kaderlerini belirlediler.seçim hakkını kaybettiler.










MOSS
AÇGÖZLÜLÜK VE YERSİZ CESARET

-Parayı alıp kaçıyor yani çalıyor.
-Tüm hayatını para için ipotek ediyor.
-Parayı öncelik olarak görüyor
-Karısının kaderini de şekillendiriyor.






ŞERİF BELL
ADALET VE ADALET ZAFİYETİ

-Sadece yaptığı işin anlamını ve anlamsızlığını düşünüyor.
-Yeteri kadar mücadele etmeyi bırakmış.
-Suçluların peşinde ama kimin gerçek suçlu olduğunu belirleyemeyecek kadar yaşadığı dünyaya uzak.
-Artık insanların bu kadar para düşkünü,hırslı ve açgözlü olduğu bu dünyada adaletin sağlanamayacağı gerçeğini kabullenmeye çalışıyor.
-Sonunda fark ediyor ki kadere karşı oynadığı bu oyunu kazanamayacak bu nedenle yenilmiş gibi hissediyor.






CARSON
KİBİR VE HIRS

-Tek düşündüğü para diğer tüm şeyler onun için arka planda.
-Her şeyi para ile çözebileceğini düşünüyor.
-Parayı bir güç olarak gördüğü için kibirli,parayı aradığı için hırslı.




CARLA
SEVGİ VE APTALLIK


-Moss ile beraber olması
-Hem ona hem paraya karşı sevgisi.
-Sevginin ve paraya hayır diyememenin getirdiği aptallık.





Şimdi dönelim konumuza gençler.

-Ölmesi gereken ölür sebebi  ise zamanı gelmesidir
-Para,hırs,açgözlülük insanı esir edebilir ve kaderiniz olur.
-Kadere rağmen adalet diye bir şey yoktur.
-Adalet kaderin bir parçasıdır.
-Kader bazen adaleti sağlar.








devam edelim abii........







filmin sonunda Anton(kader) bir kaza yapıyor.


işte burada ki kaza bir planın sonu veya değişikliğidir.


Artık başka bir zaman da başka hayatlar da şekil almak için yola koyulur Anton.



Tam da bu yüzden filmin sonunu anlamayan arkadaşlar için söylüyorum tekrar izleyin taşlar yerine oturacaktır.









20 Nisan 2018 Cuma

MANU CHAO KİMDİR (KISA HAYAT)









Doğum:(21 haziran 1961)


Manu Chao.
 İspanyol asılla Fransız şarkıcı.
Ailesi Franco döneminde ispanyadan Fransaya göç etmiştir.
 1984 yılından itibaren Fransa sokaklarında amatör olarak şarkı söylemiştir.
1987 yılında arkadaşları ve kardeşiyle beraber Mano Negra adlı bir grup kurmuştur.


1995 yılında kariyerine tek başına devam etme kararı almıştır.





1999 yılında 'Clandestino' adlı albümünü çıkaran şarkıcı,
Fransız lirizmini,İspanyol Flamenko müziğini ve reggae müziğini  harmanladığı  bu albümü Avrupa da büyük ses getirdi.

-Bongo bong
-Mentira
-Mama call
-Malegria
-Minha galera


gibi eğlenceli şarkılar ile listeleri salladı.



2001 yılında esperanza albümünü çıkardı. başarı olan bu albüm ise

-me gustas tu 

-papito

 ve 

-denia



adlı hit şarkılar çıkardı.




İspanyolca ,Portekizce,Fransızca,İngilizce,Arapça,İtalyanca dillerinde şarkıları bulunan Manu çıkardığı diğer müzik albümleri ile de Avrupa ve Güney  Amerika da hatırı sayılan bir şarkıcı  haline geldi.  


Göçmen sorunu ,ayrımcılık ve antiküreselleşme  olaylarına eğilimiyle de ön plana çıkmıştır.



Konserlerinde 3. dünya ülkelerini temsil ettiğini düşündüğü spor takımı Galatasaray'ın formasını giymektedir.





Yaptığı müzik ile insanları eğlendiren,neşelendiren bu şarkıcının şarkılarını köşeyi iliştiriyorum.

dinleyin dinletin efenim😋





-Bongo bong



-Me gustas tu






-Denia




-Rumba de Barcelona





MANU CHAO'ya başarılar diliyoruz.








Buenas Noches😴

18 Nisan 2018 Çarşamba

BORALTAN KÖPRÜSÜ OLAYI:CUMHURİYET TARİHİNİN KARA LEKELERİ










(Boraltan köprüsü ağıdından bir dörtlük)




Ağustos 1945 yılında Türk askerlerinin arasında,
 Aras Nehri üzerindeki Boraltan köprüsünden Azeri erkek, kadın ve çocuk  toplam 417 kişi yürüyordu.
Ağlayan, öldürülmek için ısrar eden bu kişilerin tek isteği köprünün karşı tarafındaki Rus askerlerine teslim edilmemekti.


Bazı erkek ve kadınlar elindeki parayı diğer değerli eşyaları Türk askerlerine veriyor, bizi siz öldürün Rus'a vermeyin, eşyalarımız da hediyemiz olsun diyorlardı.

Ne oldu peki?


Rus askerlerine teslim edildiler. Hemen köprünün karşısında Türk askerlerinin gözü önünde kurşuna dizilerek öldürüldüler.



Ama soruyu doğru sormak gerekirse kimdi bu 417 Azeri?




2.Dünya savaşı sırasında Almanlar ile Ruslar arasında başlayan savaşta  Almanya'nın yanında yer almış veya savaştan kaçmış askerler ve onların aileleriydi.

-Ruslar kendi vatandaşına o kadar kötü davranıyordu ki onları Alman safına itti. Öyle ki gönüllü olarak Rus tarafında cepheye giden Azeri, Özbek ve Kazaklar önemli mücadeleler verdiler.
Zaten cepheye gelmeseler de  zorla götürülüyorlardı.

-Almanya'nın başarısı karşısında savaşı Almanya'nın kazanacağını düşünen Azeriler ve diğer bazı Rus vatandaşı milletler  Almanların yanında yer aldı.

-Savaş boyunca kendini savaşın ateşinden korumak için mücadele eden Türkiye savaşın son anına kadar tarafsız kaldı.



Ve Rusların direnişi Almanları püskürtünce.



Bu durum Alman saflarında savaşan veya ordudan kaçan  Azerilerin ( Rus vatandaşları) Türkiye'ye sığınmasına sebep oldu.


Türkiye formalite icabı olarak Almanya ve Japonya'ya savaş ilan etti.

Böylece Türkiye; Rus, Amerikan, İngiliz bloğun da yer almış oldu.

Yeni dünya düzeninde baş aktörlerden olan Ruslar, savaş suçlusu ve vatan haini saydığı vatandaşlarını Türkiye den tehditkar bir tavır ile istedi.


Siyasi,ekonomik ve askeri anlamda kendini güçsüz,yetersiz gören Türk hükümeti
(cumhurbaşkanı: İsmet İnönü, başbakan: Şükrü Saracoğlu idi.) boraltan köprüsünden bu Azerileri teslim etti.
Ölüme gönderdi.



Bu olayı kara leke haline getiren nedenler:

-Azeri vatandaşların teslim edilmesi talebine Türk hükümeti direnmemiştir. Teslim edilmesi konusunda sınır karakoluna baskı yapılmıştır.

-Tüm bu talep sürecinde uygun bir siyasi bir manevra düşünülmemiştir.

-Bu Azeri vatandaşların şu an ülkenin her hangi bir yerinde olacağını söyleyip yer tespiti için Rusya'yı oyalamamışlardır.

- Azeri vatandaşların ülkeyi terk edip başka ülkeye geçtiği senaryosunu yazmamışlardır.

-ki hali hazırda siyasi suçluların başka bir devlete iade ve teslim edilmesi konusunda genel bir yasa yoktur.

-Tüm çareler tükense dahi kadın ve çocuklar hiç bir şart altında teslim edilmemelidir.


-Rusya'ya Azeri soydaşlarımız teslim edilmesine rağmen Rusya bize her hangi suçluyu teslim etmemiştir.



Ne yazık ki tarihimiz de böyle bir üzücü hadise var.

Böyle günleri bir daha yaşamamamız dileği ile.



Oysa biz millet olarak Osmanlı döneminde bize sığınan  Macar mültecileri teslim etmemizi isteyen  Rusya'ya  ret cevabını verdik.

Bu olay aynı zaman da 1953 kırım savaşının(Osmanlı-Rus) sebeplerinden biridir.






HOŞÇA KALIN.











14 Nisan 2018 Cumartesi

MARSHALL PLANI (MARSHALL YARDIMI)











size şu yukarıdaki adamın Türkiye de gecekondululaşmayı ortaya çıkardığını,Türk arabesk müziğini başlattığını,köyden kente göçün teşvikçisi olduğunu söylesem.

Ne söylerdiniz?


Bu adam George Marshall  Abd'de genelkurmay başkanlığı, savunma ve dışişleri bakanlığı yapmış siyasi, askeri figür.


2. dünya savaşından iki büyük kutuba doğru giderken.
Dünya,ideolojiler arasında oyun alanı oldu.şartlar iki ucu gösteriyordu.
Ya sosyalist ya kapitalist tarafta olacaksın.

Tüm Avrupa yıkılmış, harabe olmuş durumdaydı. Amerikalıları bir tedirginlik kapladı.
Tüm dünyada sosyalist rüzgarlar eserken  savaştan yeni çıkmış fakir Avrupa halkı da sosyalist şarkılar söylemeye başlamıştı.
buna bir çözüm getirilmeliydi.

Amerikalı siyasetçi ve diplomatlar düşündü düşündü  derken dışişleri bakanı Marshall Avrupa da ki ülkelerin maddi yönden desteklenip kalkındırılması daha da genişleterek diğer sosyalist ülkeleri de kalkındırarak belli bir refaha ulaştırılması fikrini ortaya attı.
Böylece bu ülkeler gelişecek ve kapıları özel teşebbüse açılacaktı.
Bu durum komünizm, sosyalizm diye bir fikri etkisiz hale getirecekti. Fikir düşündükçe ,tartışıldıkça derinleşti.



Aslında bu fikir dünyanın her ülkesinin ekonomisinin  ana damarına  bir ahtapotun kolları gibi uzanma hareketiydi.


1-Avusturya

2-Belçika

3-Lüksemburg

4-Danimarka

5-Fransa

6-Almanya

7-Yunanistan

8-İzlanda

9-İrlanda

10-İtalya

11-Hollanda

12-Norveç

13-Portekiz

14-İsveç

15-İsviçre

16-Birleşik Krallık

17-Türkiye



olmak üzere 17 devlet bu yardımdan yaralandı.

Sovyet Rusya ve müttefikleri bu yardımı kabul etmedi.


Yardımı alan bu ülkeler zaten oturmuş olan sanayilerini kalkındırdılar ve yine dünya ekonomisinde üst sıralarda at koşturmaya başladılar.


Bir gariban hariç: TÜRKİYE



Zaten yalvar yakar aldığımız bu yardım bize şartlı geldi.
 Her hangi bir sanayi hamlesi yapmamış ülkemize tarım ülkesi gözü ile bakan Abd yardımın tarım ve yol yapımı üzerine yoğunlaşmasını istedi.
Kabul ettik tabi.


Silah ve teknik parçada Abd'de den gelecekti.

Şimdi burada bizde duralım Amerikalıların yaptığı gibi düşünelim düşünelim.
Bizim devlet adamlarımız düşünmemiş zaten.

Bu yardımı düşününce hayır diyoruz dimi.

Ama bizimkiler ona okey buna yes dediği için her şartı kabul ettiler.
Üstüne birde kredi çektiler.


Ve bugüne kadar devam edecek o özenti, o olmamış, o kendini ıspatlayamamış, hep silik bir rol kapma pozisyonuna geçeceğiz.




1947 de yaptığımız bu anlaşma faaliyete 1952 yılında geçti.
ülkenin her yanına traktör gitti, her tarafa kara yolu yapılmaya başlandı.


Tarım alanındaki bu modern değişim küçük köylüyü kötü etkiledi.
Ulaşım kolaylığı sağlayan kara yolları köylüyü kente çekti.
Şehre başlayan akın şehirlerde derme çatma evler oluşturdu.
Bu durum gecekondu terimini ortaya çıkardı.
Şehre gelen Anadolu halkı, şehirlileşmeye ayak uydurmada büyük sıkıntılar yaşadı.
Bu sıkıntılar müziğe yansıdı ve arabesk müzik doğdu.

Süreç  dışarıdan işlerin parlak gittiğini göstermeye devam ediyordu.
zeytin yağı üreticisi Türkiye, Abd'de den mısır özü yağı alıp kendi çiftçisinin belini büküyordu.
Abd 2. dünya savaşında kullandığı silah ve teçhizatı Türkiye'ye satıyordu
Üretimi durmuş bu teçhizatların, yedek üretimi durduğu için bozulan araçlar elimizde kalıyordu.

Göç parça parça devam ediyordu şehre.
Sadece tarım ülkesi olmamız için verilen yardım, bizi tarım ülkesi olmaktan bile çıkaracak duruma götürüyordu.
Fabrikalar özelleştiriliyor ya da kapatılıyordu.(ne de olsa Abd veriyor.)


Bu döngü bizi 1950'li yılların ikinci yarısında daha belirgin etkilemeye başladı.

Artık tarım için, göç için, kredi borcumuz için, ekonomimiz için, paramızın değeri için kara kara düşünmeye başlamıştık.
 Bir yardım aldık dertsiz başımıza dert aldık anlayacağınız.



 Dönemin başbakanı Adnan menderes Abd'ye gidip borç istedi.
ret cevabı alınca.
Rusya ile yakınlık kurma çabası içine girdi.
zaten gelmekte olan darbeye bir ivme daha kazandırmış oldu.



Imf , Dünya bankası borç iste, anlaşma yap, borç al derken ülkemiz hep aksayarak koştu tüm 20. yüzyıl siyasi ve ekonomik kulvarı boyunca.


daha ne mi oldu?

70 ve 80'li yıllarda artık köyden kente göç dev dalgalar halinde gelmeye başladı.

70 ve 80'li yıllarda arabesk müzik patlama yaşadı.
Arabesk albümler ve filmler karaborsa oynadı.


Kemal Sunal'ın filmlerinin temel konusunu oluşturdu.


Siyasetimiz Amerikan hegemonyası altına girdi.


Siyasi hayatımızda 'Ağır sanayi' ideolojisiyle partiler kuruldu(MSP).
Ağır sanayi, büyük sanayi, milli sanayi cümleleri  bir slogan halini aldı.


Ne sanayi ne Tarım ülkesi olduk.


Paramız Türk tarihinin en değersiz verilerini gördü.




Yani benim güzel ülkemin güzel insanları yardım deyip planlı bir şekilde şu güzel ülkemizi sömürme planını ne yazık ki devlet adamlarımız onayladı ve onlardan sonra gelenler kendilerini emperyalizmin kucağında buldu.
Yardım adı altında ülkemize gelen bu sömürü düzeni sosyokültürel ve sosyoekonomik hayatımızı felç etti.



Okullarda anlatılan o süslü Marshall yardımı gerçekte budur.


saygılarımla.....






11 Nisan 2018 Çarşamba

ZAHO KİMDİR (KISA HAYAT)








Doğum:10 mayıs 1980


Sahne  adı ZAHO olan Zahera Darabid Cezayir asıllı Kanadalı şarkıcıdır.

Fransızca dilinde şarkılarından dolayı genellikle Fransada tanınır.
doğru genellemeyle söylemek gerekirse Fransa,Kanada ve Cezayir'in önde gelen sanatçılarından biridir.

R&B müzik yapan sanatçı bu alanda da önde gelen isimlerdendir.




Fransızca ve Arapça şarkılar söyleyen şarkıcı 2008 yılında Avrupa'nın en iyi şarkıcısı seçildi.


10 Yıllık müzik kariyerine 3 albüm sığdıran Zaho. 
Bu 3 albümle piyasada  gayet iyi bir yer edindi.



Sizi Zaho'nun başarılı bir kaç şarkısıyla baş başa bırakıyorum.


1.Tourner La Page



2.Laissez-Les Kouma




3.C'est Chelou






4.Boloss



Zaho'ya başarılar dileriz.








Bon sommeil😴😴






9 Nisan 2018 Pazartesi

JACK NİCHOLSON KİMDİR (KISA HAYAT)









Doğum:22 nisan 1937



Amerikan sinemasının en iyi top 10'u içinde at koşturan Jack  Nicholson. Gerçek anlamda sinemaya 1958 yılında küçük bütçeli filmler ile adın attı.


1969 yılında Easy Rider filmindeki George Hanson karakteri ile hem izleyicinin hem yapımcıların dikkatini çekmeye başladı.Aynı zamanda ilk Oscar adaylığını kazanmıştı.

1970 de  Five Easy Eieces filminde R.E.Dupea karakteriyle iyi bir iş çıkardı.Ve tekrar oscar adaylığı kazandı.

1974 yılına gelindiğinde Chınatown adlı filmde  özel bir dedektif olarak perde de boy gösterdi.Film başarılı oldu. Jack Nicholson ismi sinemada daha ön plana çıkmaya başladı.

1975 yılında ise sinema ve Nicholson  adına  bir dönüm noktası olan One Flew Over The Cuckoo's Nest filmini yaptı.

O sistem karşıtı,her şart altında gülen,fazlasıyla samimi ve fazlasıyla deli karakter ortaya çıktı.


1976 yılında idolüm dediği marlon brando ile kamera karşısına geçti.
The Mıssourı Breaks filmi ile.
Her ne kadar Brando'nun  yanında biraz çömez kalsa da😌 iyi oyunculuk sergiledi. 




1980 de Ünlü yönetmen Stanley Kubrick yapımı The Shining adlı gizem ve gerilim filminde yer aldı.

Çok kaliteli bir oyunculuk sergileyen jack.
Çılgın,kuralsız,deli tiplemeleri  yani nevrotik karakterleri oynamaktaki ustalığını pekiştirdi.

80'li yıllar boyunca bir dizi başarılı işe imza atan Nicholson.
 1989 yılında joker karakterine hayat verdi.
Orjinaline en yakın ve başarılı oyunculuğu kendine has üslubuyla ortaya çıkaran jack.
Joker karakterinin izleyicideki yerinin bugün ki noktaya gelmesinde önemli bir kilometre taşı oldu.
O zamana kadar ki en iyi joker performansına,Heath Ledger  dan sonra en iyi 2.  joker performansına  imza atmış oldu.


90'lı yıllarda da sinemada yükselişi devam eden Jack Nicholson.
1997 yılında As Good As It Gets adlı komedi ve romantik filminde obsesif bir kişilik olan Melvin adlı bir yazarı canlandırdı.Ve 3. Oscar'ını kucakladı.




Daha sonra  'A Few Good Man, About Schmidt, The Bucket List, The Departed, Anger Management, Something's Gotta Give'. gibi önemli filmlerde rol almıştır.

Son olarak 2010 yapımı  How Do You Know adlı film de küçük bir rol aldı.

81 yaşında  olan bu gerçek aktörü son bir kez daha beyaz perdede görmek harika olurdu.

Keşke Çin Mahallesi filminin 2.si  çekilse ve  bu kez jack kazansa.






İzleyiciye tatlı bir kaçış duygusu veren Jack Nicholson'a teşekkürler.




Sizi onun kalıcı,etkileyici bilhassa sizi de güldürecek gülüşleriyle baş başa bırakıyorum.




6 Nisan 2018 Cuma

AH BU ŞARKILAR







Ya arkadaşlar sadece bana mı  oluyor len😊😊diye anlatmak için yazıyorum.Kızmayın.


Bazen sessiz bir sokaktan geçerken,bazen bir köprü üzerinden geçerken,bazen ılık bir rüzgar eserken yüzüme doğru,
 bazen duygusal olarak çökmüşken bazen yenilmişken bazen gururum incinmişken.
 Yavaş yavaş ruhuma bir şarkı dolar ve yayılmaya başlar aniden. Sinsi bir gülüş oluşturur.

Yeni başlıyoruz der gibi,hadi be ne yenilmesi ne yıkılması der gibi,yaşıyorum ben bu hayatı havasında,ben kaybetmem endamında.
akıp tekrar hayatın içine karışıyorum.


O doyulmaz şarkılar,bin bir türlü tekrarlar,hayaller.


Demiş ya Avni abi'miz 'ah bu şarkıların gözü kör olsun' diye.
sanki biraz haksızlık yapmış.

Kaçımız birilerini bu şarkılar ile hatırlıyoruz,kaçımız pencere kenarında bu şarkılar ile klip çekiyoruz,kaçımız bu şarkılar ile zamana hükmediyoruz.kaçımızda yüzünde bir tutam gülümseme bırakmadı ki bu şarkılar.


Bugün eve gelirken bir şarkı eşliğinde gelmedim ama sanki bir şarkı bana eşlik etti.
Ah şu ruhumuzun şarkıları.

(Buena vistal social club-chan chan)

Ve bir diğeri:https://www.youtube.com/watch?v=rs6Y4kZ8qtw
(Manu chao-Me gustas tu)


Arkadaşlar hepinizi çok seviyorum.
Ülkemin tüm insanını seviyorum.


İyi uykular.
 Ruhunuzu bir şarkı ile ısıtmanız dileği ile...


Gülün lan😊





4 Nisan 2018 Çarşamba

SURİYE DÖNEMECİ:İÇ SAVAŞ,TERÖRİZM,YENİLENEMEZ ENERJİ SAVAŞLARI,ABD-ÇİN LİDERLİK OYUNU-3








Güzel kardeşlerim geldik serinin son demlerine. 

Biz Afrin hareketini yapıyoruz.
Ypg ve Pyd  gibi terör örgütleri ile savaşıyoruz.
Kafamızda Münbiç var.

Abd Suriye den çekilme kararı aldığını söylüyor.
Fransa bölgede daha fazla rol kapma peşinde.

Kısmen haklı olarak zafer şarkıları söylüyoruz.


Şimdi kardeşlerim öncelikle şu  'biz artık büyüyoruz' ya da 'süper güç oluyoruz bizi kıskanıyorlar' veya 'her şey Türkiye'nin başına' tekerlemelerini bir kenara bırakarak olaya objektif yaklaşalım.


Beynimize bir tur bindirelim eski bilgileri tazeleyelim.

Norveç menşeli Ansis(Ansys) firması Suriye'nin humus kentinde yüksek miktarda doğal gaz olduğunu belirliyor. Ansis şirketini Amerikan- Fransız  ortak şirketi olan Bureau Veritas tarafından  satın alınıyor.


Şaka gibi değil mi.



Suriye de müthiş derecede  petrol ve doğal gaz rezervi bulunuyor 2011 yılında.
Aynı yıl savaş başlıyor.

Yani adamlar bölgede doğal gaz savaşı yapıyor.
Eee sende bu bölgedesin canım Türkiye'm.
İster istemez müdahil olacaksın.
Senin suçun bu bölgede olmak.





Şu haritaya iyi bakalım.



Tüm Avrupa ve Türkiye'nin doğal gaz tedarikçisi olan Rusya'ya bakın.
Suriyeyi kaybederse Arap devletleri,İran ve daha doğudaki devletlerin doğal gazı Suriye-Akdeniz üzerinden Avrupa'ya taşınacak.
Oysa Rusya enerjide tek el olmak istiyor.







Katar ve Kuveyt , S. Arabistan  gibi ülkeleri düşünelim haritaya bakalım.

 Kendi doğal gazlarını kötü ilişkiler içinde olduğu Suriye den  ve ıraktan Avrupa'ya taşıyamayan bu devletler Suriye de kendi görüşlerinde bir mekanizme istiyorlar.







Hadi bir de Avrupa'ya bakalım(özellikle Fransa).


En önemli doğal gaz tedarikçisi Rusya olan Avrupa.
 Enerji akışının Rusya'nın tekelinde olmasını istemiyor.
Çünkü bu durumda Rusya ekonomik anlamda belirleyici güç oluyor.
Yani Avrupa enerji alımını çeşitlendirmek istiyor.






Haritada İran'a bakalım.

Irak ve Suriye yakın olan İran yönetiminin enerjide dünyaya açılan kapısı Suriye ve kısmen Türkiyedir.
İran ekonomik açıdan Suriye de taraf olmak zorunda.







Haritada Suriye'ye bakalım.

Akdeniz'e açılan bir kapı olan Suriye,aslında Türkiye'ye bir alternatif.

Doğal gaz rezervi olmadığı halde doğal gaz boru hatları güzergahında bir nevi  tedarikçi olan Türkiyeyi 
Suriye üzerinden saf dışı bırakmak isteyen devletler içinde önemli bölge.



Daha büyük pencereden bakacak olursak haritaya (Abd ve İsrail açısından)

Nil ve Fırat nehri arasındaki toprakları Kürt milliyetçiliği veya terörist gruplar aracılığıyla parçalayıp yutma projesidir.



Amerika bölgeden çekiliyorum derken bizim gururumuzu okşuyor.
aslında Fransa eliyle bölgede.

Ki eğer biz teröristlerin peşine gidecek olursak Medineye kadar ineriz.

Gelelim Öso'ya bu adamlar paralı asker bunu bilmek lazım.
Geneli CIA tarafından fonlanmış maceracı tipler.

Işid den Öso ya Öso dan Işid'e geçen militanlar var bunu da iyi biliyoruz.
Pkk,Ypg,Pyd,Işid aralarında geçişken tipler.


Öncelikle biz Türkiye olarak Öso'yu avucumuzun içinde tutmalıyız.
İç dinamiklerini analiz etmeli ve şekillendirmeliyiz.
Yoksa Suriye'nin kuzeyini kendi elimizle Öso'ya teslim edip yine farklı bir oluşum ya da devlete izin vermiş oluruz.



Bana soracak olursanız bir devlet olarak en hatalı siyasi hamlemiz: 
Suriyede iç savaş başladığı anda taraf seçmemiz.
Sakin kalıp iki taraf içinde mücadele vermeliydik.
Esadlı bir geçiş istemeliydik.

Esad katil mi evet,
Esad gitmeli mi evet.

Ama 
Bunu yumuşak bir zemin üzerinde masada çözmeliydik.
Hala öyle aslında rejimle bir masada buluşmalıyız.
Bölgede terörü önce ezmeli sonra Esad'ı demokrasi adımları atması için şartlamalıyız.
Ya da Rusya ile bölgede paralel hareket etmeliyiz.


Eğer Türkiye olarak  duygusallıktan uzak hareket ederek düşünürsek;
Bölgede Suriye rejiminin varlığını göz ardı edemeyiz değil mi.
İşte bu yüzden bölgeyi tek bir bütün halinde savunmalıyız.
Rusya ile rejim ve Öso arasında köprü olup bir geçiş yaşatmalıyız.
Rejim ve Öso bize aynı yakınlıkta veye aynı uzaklıkta olmalı.



Rejimin güçlü olduğu bölgede rejimin yanında,Öso'nun güçlü olduğu bölgede Öso'nun yanında olmalıyız.

Çünkü bu oyun büyük oyun,mevzu bizi dahada içeri çekmek.
Suriye de rejim de dahil her grupla iletişimde olup,iplerini elimizde tutmalıyız.




Sırf bin yıllık bir şarkı için ya da iki üç akbabanın enerji savaşı için ezilmeyelim.
Müslüman halkların ezilmesine izin vermeyelim.





SİZİ SEVİYORUM.

DÜŞÜNELİM
DAHA ÇOK
DÜŞÜNELİM.