Part 2 ile karşınızdayım..
Bu arada Doğu Avrupa, cadı kazanı gibi kaynıyordu. Macar kuvvetleri Türklere savaş açmıştı. 2 oğlunu Türklere teslim eden baba Vlad II Dracul, hristiyan topluluğuna olan yükümlülüklerini de yerine getirmek istemesi sebebiyle el altından Türklere karşı savaşmaları için Macarlara birlik gönderdi.
Vee Macarlar, baba Vlad II Dracul ve en büyük oğlu Mircea'nın Macaristan Valisi John Hunyadi'yi suçlayacağı ağır bir yenilgi aldı.
1447'de Macar Vali, Vlad II Dracul'a karşı savaş açtı. Çetin bir savaşa sahne olan Tirgoviste yakınları, Vlad II Dracul'un öldürülmesine ve oğlu Mircea'nın tutuklanmasına şahit oldu. Sonradan Mircea işkence edilerek öldürüldü.
1451 yılında II.Murat'ın ölümüyle genç yaşta tahta geçen II.Mehmet, 1453 yılında İstanbul'u fethederek yeni bir çağ açmış, Fatih ünvanını elde etmiş ve Peygamberimizin hadisindeki övgülere mazhar olmuştur.
Yıllar sonra geri döndüğü ülkesinden Fatih Sultan Mehmet'in bu büyük başarısını hayranlıkla takip eden Kont Dracula, Osmanlı'ya bağlılığını iletti. Bunun üzerine Fatih, 1456'da resmen Eflak-Boğdan Voyvodası olarak atamıştır.
Artık Kont Dracula'nın yıllardır beklediği an gelmişti.
Amaaaa kendi düzenini kurabilmesi için biraz daha sabretmesi gerekti.
Bölgeyi büyük bir başarıyla yöneten Kont Dracula, Osmanlı'nın çıkarlarını korumakta, vergileri bizzat kendisi getirmekteydi.
Bunun üzerine Osmanlı, bir Voyvodaya tanınmayacak çok geniş yetkilerle, özerkliğe yakın, geniş bir alan sunmuştur.
Fatih, Mora ve Karadeniz sahilleriyle uğraşırken Kont Dracula, vergilerini bırak kendi getirmesini, artık hiç ödemiyordu. Kendi hükmü altındaki insanlar dahil, çevre topraklarda yaşayan herkese işkence ve zulüm etmeye başlamıştı.
Kont Dracula sarayda, daire şeklinde masanın etrafındaki kazığa geçirilmiş insanların arasında yemek yemekten zevk alıyordu. Bir gün şehirdeki bütün dilencileri toplayıp karnını doyurmuş, sonrada onları ateşe vererek diri diri yakmıştır.
Bazı kadınları kazanlarda haşlayıp etlerini çocuklarına yediriyordu. Hatta hamile olduğunu öğrenen bir sevgilisinin karnını açıp doğru söyleyip söylemediğine bakmıştır.
Eline Türk esir geçince, ayak derisini yüzüyor, daha çok acı versin diye tuzlayıp keçilere yalatıyordu. İşkencede artık kendi yöntemlerini uyguluyordu. Yaptığı işkenceleri daha fazla anlatmıyorum.
Avrupalı kaynaklar, Kont Dracula'nın yaptığı bu işkencelerden uzun uzun bahseder.
Bunları haber alan Fatih, onu kolay yoldan cezalandırmak için vergisini bizzat getirmesi haberini yollamıştı.
Bu haber için Silistre beyi Katip Yunus Bey görevlendirildi.
Kont Dracula ise kendisinin İstanbul'a gelmesi halinde Fatih'ten, Eflak ve Boğdan'ı koruyacak bir birlik istediğini bildirdi.
Fatih, başında Niğbolu Sancak beyi Hamza Bey'in başında olduğu bir birlik gönderdi ve birliğe Kont Dracula'nın alınıp gelinmesi için kesin talimat verdi. Hamza Bey, yolculuğu sırasında Tuna Nehrinin donmuş olduğunu gördü ve beklemeye başladı.
Ancak Kont Dracula'nın bundan haberi mi vardı veya bilerek mi birlik istedi tartışılır, donmuş nehri geçerek Hamza Bey ve birliğinin kamp yaptığı Tuna Nehri kenarına baskın düzenledi.
Bu baskında Katip Yunus Bey şehit oldu, Hamza Bey ise esir düştü, başı kesilerek Macar Kralına yollandı. Esir düşen diğer askerlerin kol ve bacakları kesilerek kazığa geçirildi.
Kont Dracula bu olaydan sonra Niğbolu, Vidin ve nehir boyundaki bütün şehirleri yağmaladı, Türk ve Bulgar katliamı yaptı ve
25.000 esirle Eflak'a döndü.
Bu havadisi alan Fatih Sultan Mehmet, hiddetlenerek 1460-1461 yıllarında orduya sefer hazırlığı talimatı verir.
--Düşünün...1461 yılı, Trabzon'un fethidir. Hem Karadeniz kıyılarını fethetmek için doğuda savaş hazırlığı var, hem güneybatıda Yunanistan'ın Mora Yarımadasını almak için büyük bir çalışma yapılıyor,
hem de arkasında Macar Kralının olduğu Kazıklı Voyvoda'nın zulmüne son vermek için bizzat ordunun başında
atını Doğu Avrupa'ya sürüyor.
Yorumu size bırakıyorum. Ben iptalim..---
Artık Kont Dracula'nın yıllardır beklediği an gelmişti.
Amaaaa kendi düzenini kurabilmesi için biraz daha sabretmesi gerekti.
Bölgeyi büyük bir başarıyla yöneten Kont Dracula, Osmanlı'nın çıkarlarını korumakta, vergileri bizzat kendisi getirmekteydi.
Bunun üzerine Osmanlı, bir Voyvodaya tanınmayacak çok geniş yetkilerle, özerkliğe yakın, geniş bir alan sunmuştur.
Fatih, Mora ve Karadeniz sahilleriyle uğraşırken Kont Dracula, vergilerini bırak kendi getirmesini, artık hiç ödemiyordu. Kendi hükmü altındaki insanlar dahil, çevre topraklarda yaşayan herkese işkence ve zulüm etmeye başlamıştı.
Kont Dracula sarayda, daire şeklinde masanın etrafındaki kazığa geçirilmiş insanların arasında yemek yemekten zevk alıyordu. Bir gün şehirdeki bütün dilencileri toplayıp karnını doyurmuş, sonrada onları ateşe vererek diri diri yakmıştır.
Bazı kadınları kazanlarda haşlayıp etlerini çocuklarına yediriyordu. Hatta hamile olduğunu öğrenen bir sevgilisinin karnını açıp doğru söyleyip söylemediğine bakmıştır.
Eline Türk esir geçince, ayak derisini yüzüyor, daha çok acı versin diye tuzlayıp keçilere yalatıyordu. İşkencede artık kendi yöntemlerini uyguluyordu. Yaptığı işkenceleri daha fazla anlatmıyorum.
Avrupalı kaynaklar, Kont Dracula'nın yaptığı bu işkencelerden uzun uzun bahseder.
Bunları haber alan Fatih, onu kolay yoldan cezalandırmak için vergisini bizzat getirmesi haberini yollamıştı.
Bu haber için Silistre beyi Katip Yunus Bey görevlendirildi.
Kont Dracula ise kendisinin İstanbul'a gelmesi halinde Fatih'ten, Eflak ve Boğdan'ı koruyacak bir birlik istediğini bildirdi.
Fatih, başında Niğbolu Sancak beyi Hamza Bey'in başında olduğu bir birlik gönderdi ve birliğe Kont Dracula'nın alınıp gelinmesi için kesin talimat verdi. Hamza Bey, yolculuğu sırasında Tuna Nehrinin donmuş olduğunu gördü ve beklemeye başladı.
Ancak Kont Dracula'nın bundan haberi mi vardı veya bilerek mi birlik istedi tartışılır, donmuş nehri geçerek Hamza Bey ve birliğinin kamp yaptığı Tuna Nehri kenarına baskın düzenledi.
Bu baskında Katip Yunus Bey şehit oldu, Hamza Bey ise esir düştü, başı kesilerek Macar Kralına yollandı. Esir düşen diğer askerlerin kol ve bacakları kesilerek kazığa geçirildi.
Kont Dracula bu olaydan sonra Niğbolu, Vidin ve nehir boyundaki bütün şehirleri yağmaladı, Türk ve Bulgar katliamı yaptı ve
25.000 esirle Eflak'a döndü.
Bu havadisi alan Fatih Sultan Mehmet, hiddetlenerek 1460-1461 yıllarında orduya sefer hazırlığı talimatı verir.
--Düşünün...1461 yılı, Trabzon'un fethidir. Hem Karadeniz kıyılarını fethetmek için doğuda savaş hazırlığı var, hem güneybatıda Yunanistan'ın Mora Yarımadasını almak için büyük bir çalışma yapılıyor,
hem de arkasında Macar Kralının olduğu Kazıklı Voyvoda'nın zulmüne son vermek için bizzat ordunun başında
atını Doğu Avrupa'ya sürüyor.
Yorumu size bırakıyorum. Ben iptalim..---