14 Nisan 2018 Cumartesi

MARSHALL PLANI (MARSHALL YARDIMI)











size şu yukarıdaki adamın Türkiye de gecekondululaşmayı ortaya çıkardığını,Türk arabesk müziğini başlattığını,köyden kente göçün teşvikçisi olduğunu söylesem.

Ne söylerdiniz?


Bu adam George Marshall  Abd'de genelkurmay başkanlığı, savunma ve dışişleri bakanlığı yapmış siyasi, askeri figür.


2. dünya savaşından iki büyük kutuba doğru giderken.
Dünya,ideolojiler arasında oyun alanı oldu.şartlar iki ucu gösteriyordu.
Ya sosyalist ya kapitalist tarafta olacaksın.

Tüm Avrupa yıkılmış, harabe olmuş durumdaydı. Amerikalıları bir tedirginlik kapladı.
Tüm dünyada sosyalist rüzgarlar eserken  savaştan yeni çıkmış fakir Avrupa halkı da sosyalist şarkılar söylemeye başlamıştı.
buna bir çözüm getirilmeliydi.

Amerikalı siyasetçi ve diplomatlar düşündü düşündü  derken dışişleri bakanı Marshall Avrupa da ki ülkelerin maddi yönden desteklenip kalkındırılması daha da genişleterek diğer sosyalist ülkeleri de kalkındırarak belli bir refaha ulaştırılması fikrini ortaya attı.
Böylece bu ülkeler gelişecek ve kapıları özel teşebbüse açılacaktı.
Bu durum komünizm, sosyalizm diye bir fikri etkisiz hale getirecekti. Fikir düşündükçe ,tartışıldıkça derinleşti.



Aslında bu fikir dünyanın her ülkesinin ekonomisinin  ana damarına  bir ahtapotun kolları gibi uzanma hareketiydi.


1-Avusturya

2-Belçika

3-Lüksemburg

4-Danimarka

5-Fransa

6-Almanya

7-Yunanistan

8-İzlanda

9-İrlanda

10-İtalya

11-Hollanda

12-Norveç

13-Portekiz

14-İsveç

15-İsviçre

16-Birleşik Krallık

17-Türkiye



olmak üzere 17 devlet bu yardımdan yaralandı.

Sovyet Rusya ve müttefikleri bu yardımı kabul etmedi.


Yardımı alan bu ülkeler zaten oturmuş olan sanayilerini kalkındırdılar ve yine dünya ekonomisinde üst sıralarda at koşturmaya başladılar.


Bir gariban hariç: TÜRKİYE



Zaten yalvar yakar aldığımız bu yardım bize şartlı geldi.
 Her hangi bir sanayi hamlesi yapmamış ülkemize tarım ülkesi gözü ile bakan Abd yardımın tarım ve yol yapımı üzerine yoğunlaşmasını istedi.
Kabul ettik tabi.


Silah ve teknik parçada Abd'de den gelecekti.

Şimdi burada bizde duralım Amerikalıların yaptığı gibi düşünelim düşünelim.
Bizim devlet adamlarımız düşünmemiş zaten.

Bu yardımı düşününce hayır diyoruz dimi.

Ama bizimkiler ona okey buna yes dediği için her şartı kabul ettiler.
Üstüne birde kredi çektiler.


Ve bugüne kadar devam edecek o özenti, o olmamış, o kendini ıspatlayamamış, hep silik bir rol kapma pozisyonuna geçeceğiz.




1947 de yaptığımız bu anlaşma faaliyete 1952 yılında geçti.
ülkenin her yanına traktör gitti, her tarafa kara yolu yapılmaya başlandı.


Tarım alanındaki bu modern değişim küçük köylüyü kötü etkiledi.
Ulaşım kolaylığı sağlayan kara yolları köylüyü kente çekti.
Şehre başlayan akın şehirlerde derme çatma evler oluşturdu.
Bu durum gecekondu terimini ortaya çıkardı.
Şehre gelen Anadolu halkı, şehirlileşmeye ayak uydurmada büyük sıkıntılar yaşadı.
Bu sıkıntılar müziğe yansıdı ve arabesk müzik doğdu.

Süreç  dışarıdan işlerin parlak gittiğini göstermeye devam ediyordu.
zeytin yağı üreticisi Türkiye, Abd'de den mısır özü yağı alıp kendi çiftçisinin belini büküyordu.
Abd 2. dünya savaşında kullandığı silah ve teçhizatı Türkiye'ye satıyordu
Üretimi durmuş bu teçhizatların, yedek üretimi durduğu için bozulan araçlar elimizde kalıyordu.

Göç parça parça devam ediyordu şehre.
Sadece tarım ülkesi olmamız için verilen yardım, bizi tarım ülkesi olmaktan bile çıkaracak duruma götürüyordu.
Fabrikalar özelleştiriliyor ya da kapatılıyordu.(ne de olsa Abd veriyor.)


Bu döngü bizi 1950'li yılların ikinci yarısında daha belirgin etkilemeye başladı.

Artık tarım için, göç için, kredi borcumuz için, ekonomimiz için, paramızın değeri için kara kara düşünmeye başlamıştık.
 Bir yardım aldık dertsiz başımıza dert aldık anlayacağınız.



 Dönemin başbakanı Adnan menderes Abd'ye gidip borç istedi.
ret cevabı alınca.
Rusya ile yakınlık kurma çabası içine girdi.
zaten gelmekte olan darbeye bir ivme daha kazandırmış oldu.



Imf , Dünya bankası borç iste, anlaşma yap, borç al derken ülkemiz hep aksayarak koştu tüm 20. yüzyıl siyasi ve ekonomik kulvarı boyunca.


daha ne mi oldu?

70 ve 80'li yıllarda artık köyden kente göç dev dalgalar halinde gelmeye başladı.

70 ve 80'li yıllarda arabesk müzik patlama yaşadı.
Arabesk albümler ve filmler karaborsa oynadı.


Kemal Sunal'ın filmlerinin temel konusunu oluşturdu.


Siyasetimiz Amerikan hegemonyası altına girdi.


Siyasi hayatımızda 'Ağır sanayi' ideolojisiyle partiler kuruldu(MSP).
Ağır sanayi, büyük sanayi, milli sanayi cümleleri  bir slogan halini aldı.


Ne sanayi ne Tarım ülkesi olduk.


Paramız Türk tarihinin en değersiz verilerini gördü.




Yani benim güzel ülkemin güzel insanları yardım deyip planlı bir şekilde şu güzel ülkemizi sömürme planını ne yazık ki devlet adamlarımız onayladı ve onlardan sonra gelenler kendilerini emperyalizmin kucağında buldu.
Yardım adı altında ülkemize gelen bu sömürü düzeni sosyokültürel ve sosyoekonomik hayatımızı felç etti.



Okullarda anlatılan o süslü Marshall yardımı gerçekte budur.


saygılarımla.....